17 Mart 2010 Çarşamba
Bir sporcu gibi...
Çocuktan sonra hayat bir sporcununki gibi geçiyor.
Son derece disiplinli, erken yatılıp erken kalkılan... Üstelik bir güne kaç spor sığıyor bilseniz.
Artistik jimnastik :
Sabah 06:00. İlk uyandırma vikvikleriyle kalkılır. Geceden ısıtılmış, biberonuyla termosa konulmuş süt, henüz uykulu olan çocuğa verilir. Burada denge çok önemlidir. Uykusunun açılmasına izin verecek kadar gecikirseniz, hayat 06:00'da başlar. Dengeyi tutturursanız, bir iki saat daha uyku vardır ufukta. Lakin bitmedi. Biberonu 'bitti' diye verirken, onun ilgisini dağıtacak hiçbir şey yapmadan,
gürültü çıkartmadan, odadan parmak ucunda, ufak ufak sıvışmanız gerekir.
Son derece disiplinli, erken yatılıp erken kalkılan... Üstelik bir güne kaç spor sığıyor bilseniz.
Artistik jimnastik :
Sabah 06:00. İlk uyandırma vikvikleriyle kalkılır. Geceden ısıtılmış, biberonuyla termosa konulmuş süt, henüz uykulu olan çocuğa verilir. Burada denge çok önemlidir. Uykusunun açılmasına izin verecek kadar gecikirseniz, hayat 06:00'da başlar. Dengeyi tutturursanız, bir iki saat daha uyku vardır ufukta. Lakin bitmedi. Biberonu 'bitti' diye verirken, onun ilgisini dağıtacak hiçbir şey yapmadan,
gürültü çıkartmadan, odadan parmak ucunda, ufak ufak sıvışmanız gerekir.
Sırıkla yüksek atlama:
Ee tabi, bir uyanınca öyle hemen uykuya da dönülemez. Ufaklık biraz daha sabah şekerlemesi yaparken, salondaki dün akşamdan kalma oyuncak yığınının üzerinden ve aralarından
yüksek atlama yapmanız gerekebilir. Atlayıp, zıplayıp onları bir toparlarsınız.
Basketbol:
Minikler takımı uyandı, sıra kahvaltıda.
Kahvaltı masasında bol bol turnikeye giriyoruz. Ama ne kadarı mideye gidiyor,
ne kadarı ıska o da ayrı konu.
Bazen 3 sayılık da atmak mümkün tabii.
Ritmik jimnastik:
Bahsettiğimiz gün, hafta sonunu anlattığından birazdan dışarı çıkacağız.
Giyinmek gerek. Bazen çok kolay da.
Bazen de deveye hendek atlatmak daha mı kolay olur, düşünüyorum.
Hakem:
Sıra minikler liginin sporunda. Bu sefer kenarda olan biteni izleyen benim.
Jimnastik sınıfının köşesinde, hareketleri kontrol ediyorum.
Bayrak yarışı:
Bir şeyler almak istiyorum kendime diyelim,
bir alışveriş merkezindeyiz. İki arada bir derede,
ne kaptın yanına kar...
Engelli koşu:
Yavru kuşu alışveriş merkezindeki jetonlu oyuncak alanlarından uzaklaştırmak tıpkı
engelleri aşmak gibi. Bir tanesinde oynuyoruz, tam bitti derken
oradan çıkıp ikinciye yakalanıyoruz.
Jimnastik:
Sonra parka... Biraz o sallansın, biraz ben!
Surf:
Akşam oldu, Deniz artık yorgun düştü. Ve fekat,
hala birkaç dalgayı aşmamız gerek, yemek+ masal servisi...
Maraton bitti, gün sona eriyor. Bunca spora 90 60 90 olmak gerekir, amma velakin
madalyalar biraz kalorili.
Madalya:
Günün sonunda, madalyam nerde? Daha parlak olanları gelecekte alacağız inşallah
ama şu an, anca gazoz (bira) kapağı madalya.
5 yorum:
tek kelimeyle mukemmel bir yazı olmus. bu kadar mı guzel anlatilir bi durum. sama kalpten bir nobel edebiyat odulu veryorum.
17 Mart 2010 13:39süper... tam bir reklamcı anlatımı olmuş. benim madalyam da genelde şarap ve peynir olduğundan bel yağcıklarım abide gibi asılı kaldı.
17 Mart 2010 14:44:)) Ne güzel yazmışsın Denizciğim..Madalyanda süpermiş;)
17 Mart 2010 16:27Cok begendim. Durum budur:)
17 Mart 2010 19:00son dönemde okuduğum en yaratıcı post! Güzel bir bakış açısı...
18 Mart 2010 11:42Yorum Gönder