Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

22 Eylül 2010 Çarşamba

Aşkım, bebeğimiz sana benzesin!


Mükemmel erkeklere aşık olduğumuzda ortaokuldaydık. Ya da daha romantik bir kişiysek lisede. Büyüdükçe aşık olduklarımızın küçük de olsa kusurları vardı. Çocuğumuzun babasının da. Ama biz onu öyle seviyoruz. Onlar kusur değil, onu tamamlayan bütünün parçaları. Beraber bir insan yaratma aşamasında da bebeğimizde sevdiğimizi görmek istiyoruz elbette. E ama için de biraz kendimiz de olalım, değil mi? E madem ortaya karışık yapacağız, neden ikimizin de en güzel yönlerini almasın ki! İçin için mükemmele en yakını yaratmak isterken herşeyine bayıldığımız sevgilimizin birşeylerinin aslında çocuğumuzda olmasını tercih etmediğimizi farkederiz.

'Aşkım, bebeğimiz sana benzesin' temennileri, 'aaa burnu kocaman, seninki gibi olacak galiba' (dudaklarda buruk bir gülümseme), 'a bak bu parmağı aynı seninki gibi yamuk, ne şirinnn' (emin miyiz?) tespitlerine bırakır.

İlk günlerde elimizde sadece fiziksel özellikler vardır. Sonra bebek karakterini sergilemeye başlar. Hiç uyumuyor bu, kime çekmiş! Mesela benim eşimin annesi dünyanın en objektif (!) annelerinden olduğundan eşimin küçüklüğüne dair elimizdeki tüm veriler ne kadar 'mükemmel' bir bebek olduğuna dair: Mükemmel uyur, mükemmel yer, mükemmel davranır, hiç ağlamaz, hep güler. (sonra da hep çok usludur, erkenden konuşur, hiçbir kelimeyi yanlış söylemez vb. vb. ) Oğlum ilk aylarda çok ağlardı, uykusu hep sorunlu oldu. Eh baba mükemmel olduğuna göre bu özellikler benden miras diye kabul ettim ben artık! Kusur insanın kendinden olunca güzelleşiyor ama sanki. Uyumuyor çünkü etrafla çok ilgili, akıllı olacak akıllı! Evet çok dikbaşlı ama ne güzel işte hayatta tuttuğunu koparır! Özgür ruh olduğu şimdiden belli. E çok havalı değil mi???

Genlerle gelenler için boynumuz kıldan ince, kabullendik. Hatta çok objektif anneler olarak biz de bebeğimizin o haliyle mükemmel olduğunu farkettik! Peki bizim katacaklarımız?

Kendisini, eşini bir birey olarak değil de oğlunun rol modeli olarak görüp, belli bir formata sokmaya çalışırken yakalayan başka anneler de var mı; yoksa bu sadece benim zaman zaman kapıldığım bir hastalık hali mi? Lütfen yemeğini yavaş ye, o senden öğrenecek! Biraz daha kitap okur musun, sen onun rol modelisin! Trafikte insanlarla kavga etme, oğlumun böyle olmasını istemiyorum!

Aslında mükemmeliyetçi değilim. Mükemmel bir insan yaratmaya çalışmıyorum. Ama yine de seyrek de olsa bunları düşünmekten ve yapmaktan kendimi alamıyorum.

Eşim adına kendime söylüyorum şimdi: Obsesif olma, annelerden de birşeyler öğreniyor çocuklar, obsesif olmasını istemeyiz değil mi!!!

6 yorum:

ELİF dedi ki...

çok beğendim:)

22 Eylül 2010 13:47
Burcu.. dedi ki...

Eline sağlık, çok güzel olmuş :)

22 Eylül 2010 16:52
R. Berin Tuncel dedi ki...

hepimiz nasıl da benziyoruz!

23 Eylül 2010 11:14
Yiğit'in Annesi dedi ki...

:)))
Çok güzel anlatmışsn..Bende yapyorum bazıların dönem dönem..özellikle trafikde ve benimle konuşurken.."sakın sesini yükseltme" diye sürekli uyarır olmuştum bi ara..bazı huylarınada "aynı babası"diyorum elimde olmadan:) Kızsamda bazen,seviyorum onları..SEvgiyle kalın.

23 Eylül 2010 12:45
Banu Özçelik dedi ki...

cok tesekkurler hepinize. sirar, Yigit'in annesi, icimi rahatlattiginiz icin de ayrica tesekkurler. :)

26 Eylül 2010 12:02
larcencielblog dedi ki...

Ben!

Sürekli "ama yaptığım sebze yemeklerini sen yemezsen Çınar ileride seni örnek gösterip yemek istemeyecek Ahmet!!!" şeklinde bıdı bıdı yapıyorum...

Ama Çınar, genelde hep benden gördüklerini yapıyor!

Bir de, "huylarını babasından alması" konusunda, babanesi neredeyse "aaa babası da onun yaşındayken nefes alıp verirdi" diyecek :D

1 Ekim 2010 13:31