Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

5 Ağustos 2010 Perşembe

Doğ(ur)dum


Tanımadan aşık oldum ona. Biraz saçma geliyor aslında her konuda son derece mantıklı davranmaya çalışan bizim gibi insanların bu romantizme kapılması. Üstelik hakkında çok az şey biliyorum. Elimde birkaç fotoğraf var ama hiçbir şey anlaşılmıyor ki. İlle bir yorum yapacaksam da çok çirkin olduğunu söyleyebilirim. 8-9 aydır bugünü bekliyorum ve işte yarın tanışıyoruz artık. Hayatımın kör randevusu! Yarın sabah buluşacağız ve artık dönüşü yok, bu ilişki o ya da bu şekilde yürüyecek. Ya sevmezsem! Severmişim. Öyle diyorlar. Belki ilk anda değil ama illa ki severmişim. Kimdir, nedir nasıldır bilmiyorum ama biliyorum ki yarın bir anda bir çığlıkla hayatıma giriverecek ve bundan sonra hayatımın ta kendisi olacak.

Doğumdan bir gün önce bunlar dönüp duruyordu kafamda. Ah tabi bir de şunlar: Tıp dünyasının yapabildiği hemen hemen bütün testleri yaptık ama sağlıklı mı, nasıl görünüyor, doğumda bir terslik olur mu, ona birşey olur mu, bana birşey olur mu, epidural iğnesi çok acıtır mı, ya uyuşmazsa ve acıyı hissedersem, doktorlar beni “keserken” ben gerçekten sakince orda yatabilecek miyim, ya ölürsem (yok artık!) ve artık normalde dönmüş hormonlarım ve adrenalın seviyemle hatırlayamadığım, anlamlandıramadığım sorular, kaygılar, korkular...

Hadi be oğlum, annene bir iyilik yap da 1 gün erken geliver, dayanmayacak yüreğim yarına kadar beklemeye...

Ama dayandı tabi. Oğlum doğduktan sonra da yüreğimin dayanamayacağını düşündüğüm pek çok şeye dayandığı gibi. 6 Temmuz 2009 sabah 7de hastanedeydik. Biz (hala ayrılmaz bir parçam olan bebeğim ve ben) ve en yakınlarımız. Bebeğimizi kaybetme korkusuyla, endişelerle dolu geçen bir hamileliğin sonunda vajinal doğum yapamayacak kadar korkak hissediyordum kendimi. Benden birşey beklemeyin, doktorlar yapsın herşeyi, bebeğimi versinler bana. Ben sonra en iyi şekilde bakacağım ona, söz!


Artık yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş olmanın verdiği rahatlıkla birazdan hayatımın en önemli anını yaşayacak olmanın verdiği gerginlik arasında, neşeli olmaya çalışarak beklemek.

Kanınızı alacağız birkaç test için. Hah ben de narkoz için test yapılmadı diye düşünüyordum. Uzatın kolunuzu. Off acıdı. Hımm, peki tamam bir küçük iğnenin batışına laf edebilecek bir durumda değilim! Aaa bu ameliyat kıyafeti ne komik, güzel oldum mu, ha ha ha. (güzel olmadığım gibi komik de olamıyorum) Sedyeyle gitmem şart mı, yürüyerek gitsem. Peki tamam yatıyorum.
Doğumda yanımda olacak eşimle beraber (o ayakta ben yatarak) ameliyathaneye ilerlemek. Bundan sonraki adımlarımızda hep 3 kişi olacağız. Onun yanımızda olmadığı anlarda bile, sadece ikimiz diye birşey kalmayacak artık. Üçümüz olmaya gidiyoruz ikimiz.

Ameliyathane öncesinde bir odada beni hazırlıyor süreci anlatıyorlar.

Sakinleştirici birşeyler yapacak mısınız? (daha önce bir arkadaşım yapılıyor, o sayede ameliyatta korkmuyorsun demişti) Çok sakin görünüyorsun, gerek yok ama ihtiyaç olursa yaparız. Sakin mi görünüyorum! SAKİN Mİ GÖRÜNÜYORUM!!!! Hımm, Peki o zaman sakinim.

Sonra ameliyathane. Anestezist bütün süreci açıklıyor:

Önce epidural iğnesinin acısını hissetme diye iğnenin gireceği yer biraz uyuşturulacak, sonra iğne yapılacak o anda biraz acı hissedeceksin, bir süre sonra belden altında acı hissetmez olacaksın. Baskıyı hissedeceksin, ama acı yok. Dişçideki gibi. NEEEE, dişçide çok canım acır benim. Tamam öyle değil o zaman! Acı yok. Ya olursa, ya acırsa, genel anesteziye mi geçeceksiniz? Hayır, epidural ilacının seviyesini biraz artıracağız, en son çare genel anestezi olur ama senin canın acırken hiçbirşey yapılmayacak. Canın kesinlikle hiç acımayacak... Acımasın!

Sonra süreç başlıyor. Epidural iğnesi girerken evet bir acı hissediliyor. Diş ağrısı gibi. Ama kısacık bir süre. Lafını etmeye değmez. Gerçekten değmez. Benim kadar canı kıymetli biri için bile. Ben hala ya acırsa ya uyuşmazsa derken beni o arada zaten test etmiş olduklarını ve artık hissetmediğimi öğreniyorum. Artık bıdırdanmanın anlamı yok. Teslim bayrağını çekip kuzu kuzu beklemeye başlıyorum. Herşey çok hızlı oluyor. Oldu. Oluverdi.


Ismi ne olacak bebeğin? Poyraz. Ooo denizci var mı ailede? Çok severiz denizi, Çandarlı’nın tipik rüzgarı Poyraz. Ordan geliyor adı. Bizde de bir denizci vardı adını Poyraz koymuştu. Aa öyle mi? Ne güzel. –tuttun mu, şurdan bastır, çekiyor musun, burdan tut- Aaa, Banu sarışın bir bebek geliyor!

Sarışın bir bebek geliyordu! Bir bebek geliyordu. Bebeğim geliyordu. Bebeğim artik içimden çıkıyordu. Içimden. Artık gözler onu görüp tanımlayabiliyordu. Ben daha görmeden doktor görüp sarışın demişti şaşkınlıkla. (şaşkınlık babanın kara yağız bir delikanli olmasından kaynaklanıyor) Doktorun bu yorumunun hemen ardından bir çığlık tüm sesleri, tüm soruları bastırdı. Doktorun elleri arasındaki kıpkırmızı bir surat perdenin üstünden bana çığlıklar atıyordu. Heeey merhaba, sen miydin o bekleyip durduğum, geldin mi gerçekten, ya da belki de gittin mi içimden, benden ayrı bir varlık mısın artık, artık başkaları da seni kucağına alabilecek, kıpırtılarını başkaları da hissedecek mi gerçekten, dur ağlama şimdi verecekler seni bana, yine saracağım seni korkma.

Sonra bir ömür gibi gelen bebeği hazırlama seansi. Baba beni bırakmış oğlunun yanında. Ben kıpırdayamadan, kalkamadan orada öylece yatarken, bebeğim çığlıklarıyla ortalığı yıkarken, babası ve hemşireler onun hakkında konuşur ama ben göremezken, hemşireler bu kadar çok ağlaması sağlıklı olduğunu gösterir maşallah diye beni de olaya dahil etmeye çalışırken geçen saatler. peki düzeltiyorum dakikalar.

Sonra onu kucağıma veriyorlar. Bu uzuuuun ayrılıktan sonra yine kavuşuyoruz birbirimize ve o kucağıma gelir gelmez susuyor. O anda emin oluyorum, artık fiziksel olarak içimde olmasa da biz ömür boyu birbirimizi içimizde taşıyacağız. Dünyada başka hiçbir ilişkinin hiçbir aşkın sahip olamadığı, aynı bedende yaşamak gibi bir mucizeyi paylaşan iki kişinin tam anlamıyla ayrılması, kopması beklenemez.


(doğum hikayeme küçük bir hatırlatma için ara veriyorum. Ocakta yemeğiniz varsa lütfen gidin kontrol edin. Ben şimdi yanan tencereyi çeşmenin altına tuttum geldim)

Bundan sonrası artık belli teknik prosedürlerin hızla yerine getirilmesi. Hemşireler bebeğin kalan bakımları için onu benden alıyorlar. Ben “bana ne ilaç verdiniz, ay neymiş bu beni sarhoş gibi yaptı” diye yeni bir sorgulamaya girişiyor fakat hiçbir ilaç vermediklerini, heyecan ve arkasından gelen rahatlamanın beni sarhoş ettiğini öğreniyorum. Belki de aşktan sarhoşum!

Evet kör randevuma ilk görüşte aşık olmuştum. Artık ben eski ben değildim, hayatım eski hayatım değildi. Doğan tek şey bebeğim değildi. Onunla beraber yepyeni bir hayata yepyeni bir ben de doğmuştum.

Işte hayatımın kör randevusunun hikayesi. Biraz kanlı bıçaklı gibi görünüyor olabilir ama bence dünyanın en romantik randevusuydu.


Banu Özçelik

10 yorum:

Burcu dedi ki...

Muhteşemmmmmm...

5 Ağustos 2010 11:03
Burcu.. dedi ki...

Okuduğum en güzel doğum hikayelerinden biri..
Süper...

5 Ağustos 2010 11:30
AycA dedi ki...

okurken inanamadım: doktorunun alper olduğunu hissettim en başında ve yazdıkalrın benim yaşadıklarımın aynısıydı ve bebeğimi çıkarırken bana da aynısın söyledi :sarışın!! :)
kalbim atarak okudum çünkü son röportajımda aynı şekilde betimledim: sarhoştum bebeğime kavuşmanın sarhoşlupu.. inanamadım okudukalarıma benim doğumumu yazmışsın gibi .. çok heyecanladım gölzerim doldu .. bir ömür ayrılmayın aşkla.. :)

5 Ağustos 2010 17:21
larcencielblog dedi ki...

Banu...

Gözlerim doldu, kendi doğumumu yeniden yaşadım... ve o ilk fotoğraflar. Ah...

Boğazım düğüm düğüm, eline sağlık arkadaşım!

6 Ağustos 2010 13:06
anne kaleminden dedi ki...

kesinlikle elinize sağlık bu kadar duygu yüklü bir hikayeyi ne kadar da eğlenceli anlatmışsınız.. gözlerde iki damla, dudaklarda gülümsemeyle okudum. çok çok güzeldi :)))

6 Ağustos 2010 13:29
Banu Özçelik dedi ki...

yorumlariniz icin cok tesekkur ederim. ilk kez tanimadigim insanlarin da okuyabilecegi seyler yaziyorum, cok sevindirdiniz beni. ayca, yorumunuz uzerine hemen roportajinizi okudum ve ben de cok cok duygulandim.garip bir sekilde hamilelik oncesi bu konuyla baglantili olarak yasadiklarimizda da benzerlikler var.:)

6 Ağustos 2010 22:25
Niho dedi ki...

banuss nefis bi yazi olmus bi solukta okudum canim... ellerine saglik

6 Ağustos 2010 23:31
Unknown dedi ki...

Beni aglattiniz,hamile olmamin da bunda etkisi olabilir...Allah uzun omur versin bebeginize...

7 Ocak 2013 20:03
Unknown dedi ki...

Beni aglattiniz,hamile olmamin da bunda etkisi olabilir...Allah uzun omur versin bebeginize...

7 Ocak 2013 20:03
Unknown dedi ki...

Böyle bir yazıyı geç okumanın üzüntüsünü yaşıyorum şu an gerçekten.Muhteşemm bir anlatım,ağzına yüreğine sağlık.Duygulanmamak mümkün değil.Ben dr salı günü sezeryanla ikinci doğumumu yapıcam Allah izin verirse.Allahım bebek bekleyen bütün annelerin ve anne adaylarının Yar ve Yardımcısı olsun inşallah..

30 Temmuz 2018 01:43