15 Ocak 2011 Cumartesi
Bu ilişki zor yürür!
Benim içimdeki hakim ses, sürekli, 'ah o daha küçük', 'aman canım sen yapıver', 'bak çok uğraştı zorlanıyor, hadi bir el at', 'hepimiz böyle büyümedik mi, nasıl olsa bağımsız olacak bir gün' diye bana müdahale ediyor. Okuduklarım dolayısıyla doğmuş bir cılız ses de onunla mücadele ediyor ama pratikte kazanan genelde o hakim ses oluyor.
Kıyaslama yapmak değil ama farklı yetiştirilen 2 bebeğin bazı farklarını anlatmak istiyorum şimdi. İlki benim oğlum, Poyraz. İkincisi bir İspanyol (yaşananlar bununla bağlantılı mı bilmiyorum ama bir dönem Nurturia'da yabancı anneler ve türk anneler konusu çok tartışılmıştı o yüzden bir dipnot olarak bu bilgiyi de vermek istedim) arkadaşımın kızı, Kora. Kora'nın annesinden biraz bahsetmem gerekirse; hayattaki herşeye Kora'yı da dahil etmiş ve hep onun günlük hayat akışındaki yapabilirliklerini artırmaya çalışmış bir anne. Örneğin, zeytini bile açıp çekirdeğini çıkarması için Kora'ya uzatıyor. Kısacası benim içimdeki sonradan edinilmiş cılız ses onun zaten doğal ve hakim sesi.
Kora 4.5, Poyraz 6 aylık: Tanıştılar. Hepimiz birbirimizi öyle çok sevdik ki annemin de ön ayak olmasıyla klasik geyiği yapmaktan kendimizi alamadık ve Kora ile Poyraz'ı nişanlı ilan ettik.
Poyraz 13.5, Kora 12 aylık: Beraber yemeğe çıktık. (ayrı ülkelerde yaşadığımızdan belli aralıklarla görüşüyoruz) O günlerde Poyraz’a ‘kaç yaşındasın’ dediğimizde parmağıyla 1 yapması bizi eğlendiriyordu. (ona benzer gerçek hayatta hiçbir anlamı olmayan pek çok numarasıyla beraber) 'Kora'ya da öğretsek ya' gibi önerilerde bulunduk biz. Eğlenceli işte. O bunu yapmayı bilmiyordu. Ama biraz sonra yemek geldiğinde annesinin eline koyduğu antibakteriyel jeli elinde bir güzel dağıttı, sonra biraz sonra detaylarini verecegim şekilde yemeğini kendisi yedi, sonunda da annesinin verdiği ıslak mendille ellerini ve ağzını temizledi. Poyraaz, kaç yaşındasın oğlum, eki eki eki…
Poyraz 17, Kora 15.5 aylık: Bizim evimize 1 haftalık ziyarete geldiler, bu ziyaretten sahneler:
Yemek sırasında: Kora elinde çatal/kaşık sakin, hızlı ve iştahlı bir şekilde yemeğini yiyor, bu arada etrafa bir pirinç tanesi bile düşmüyor, üstelik arada önlüğündeki balığına da mama veriyor kaşığıyla. Bu esnada ben Poyraz’a yemeğini yedirmeye çalışıyorum, Poyraz elindeki çatal kaşıkla kılıç kalkan oynuyor, arada onlar yere atılıp ‘düştü düştü’ deniyor, ben sofra terbiyesi vermek ile genel ev temizliği ve eline her zaman kaşık çatal verin öğütleri arasında gidip geliyorum. Sonuçta Poyraz'ın ulaşabildiği hiçbir lokma ağzına gitmiyor (denemiyor bile!) hepsi mufağa saçılıyor!
Yemek bitince: Kora doyduğunda ‘bitti’ deyip önlüğünü çıkarıp annesine veriyor (tamam bazen bunu çok erken yapıp ısrarlara maruz kalabiliyor o da) Poyraz ise mama sandalyesinde ayağa kalkıyor ve ben canhıraş bir şekilde onu yakalıyorum!
Yemekten sonra: Kora ve annesi banyoya gidiyorlar, Kora'nın elleri yıkanıyor, dişleri fırçalanıyor. Ben Poyraz bacağıma yapışıp pantalonumu lekelemeden önce ağzını silebildiysem kendimi şanslı kabul ediyorum.
Oyuncaklarıyla oynarken: Poyraz koltuğun altına birşey kaçınca bizden istiyor, Kora uğraşıp didinip kendi alıyor. Oyuncak arabaya binmek için Poyraz 'bindir' diyor, Kora kendisi biniyor.
Uyku: Kora yatağında kendisi uyuyor. Poyraz memede uyuyor.
Bir sonraki görüştüğümüzde durum ne olacak ya da mesela 18 yaşına geldiklerinde, bilmiyorum ama şu fotoğrafa bakılırsa annemin kıydığı nişan bozulmazsa Kora'nın oldukça dominant olduğu bir ilişkileri olacağa benziyor. Ne kadar oğlan annesi olsam da hem feminizm adına, hem de oğlumun elinden en azından biraz ev işi geleceği için bu fotoğrafı paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
Kıyaslama yapmak değil ama farklı yetiştirilen 2 bebeğin bazı farklarını anlatmak istiyorum şimdi. İlki benim oğlum, Poyraz. İkincisi bir İspanyol (yaşananlar bununla bağlantılı mı bilmiyorum ama bir dönem Nurturia'da yabancı anneler ve türk anneler konusu çok tartışılmıştı o yüzden bir dipnot olarak bu bilgiyi de vermek istedim) arkadaşımın kızı, Kora. Kora'nın annesinden biraz bahsetmem gerekirse; hayattaki herşeye Kora'yı da dahil etmiş ve hep onun günlük hayat akışındaki yapabilirliklerini artırmaya çalışmış bir anne. Örneğin, zeytini bile açıp çekirdeğini çıkarması için Kora'ya uzatıyor. Kısacası benim içimdeki sonradan edinilmiş cılız ses onun zaten doğal ve hakim sesi.
Kora 4.5, Poyraz 6 aylık: Tanıştılar. Hepimiz birbirimizi öyle çok sevdik ki annemin de ön ayak olmasıyla klasik geyiği yapmaktan kendimizi alamadık ve Kora ile Poyraz'ı nişanlı ilan ettik.
Poyraz 13.5, Kora 12 aylık: Beraber yemeğe çıktık. (ayrı ülkelerde yaşadığımızdan belli aralıklarla görüşüyoruz) O günlerde Poyraz’a ‘kaç yaşındasın’ dediğimizde parmağıyla 1 yapması bizi eğlendiriyordu. (ona benzer gerçek hayatta hiçbir anlamı olmayan pek çok numarasıyla beraber) 'Kora'ya da öğretsek ya' gibi önerilerde bulunduk biz. Eğlenceli işte. O bunu yapmayı bilmiyordu. Ama biraz sonra yemek geldiğinde annesinin eline koyduğu antibakteriyel jeli elinde bir güzel dağıttı, sonra biraz sonra detaylarini verecegim şekilde yemeğini kendisi yedi, sonunda da annesinin verdiği ıslak mendille ellerini ve ağzını temizledi. Poyraaz, kaç yaşındasın oğlum, eki eki eki…
Poyraz 17, Kora 15.5 aylık: Bizim evimize 1 haftalık ziyarete geldiler, bu ziyaretten sahneler:
Yemek sırasında: Kora elinde çatal/kaşık sakin, hızlı ve iştahlı bir şekilde yemeğini yiyor, bu arada etrafa bir pirinç tanesi bile düşmüyor, üstelik arada önlüğündeki balığına da mama veriyor kaşığıyla. Bu esnada ben Poyraz’a yemeğini yedirmeye çalışıyorum, Poyraz elindeki çatal kaşıkla kılıç kalkan oynuyor, arada onlar yere atılıp ‘düştü düştü’ deniyor, ben sofra terbiyesi vermek ile genel ev temizliği ve eline her zaman kaşık çatal verin öğütleri arasında gidip geliyorum. Sonuçta Poyraz'ın ulaşabildiği hiçbir lokma ağzına gitmiyor (denemiyor bile!) hepsi mufağa saçılıyor!
Yemek bitince: Kora doyduğunda ‘bitti’ deyip önlüğünü çıkarıp annesine veriyor (tamam bazen bunu çok erken yapıp ısrarlara maruz kalabiliyor o da) Poyraz ise mama sandalyesinde ayağa kalkıyor ve ben canhıraş bir şekilde onu yakalıyorum!
Yemekten sonra: Kora ve annesi banyoya gidiyorlar, Kora'nın elleri yıkanıyor, dişleri fırçalanıyor. Ben Poyraz bacağıma yapışıp pantalonumu lekelemeden önce ağzını silebildiysem kendimi şanslı kabul ediyorum.
Oyuncaklarıyla oynarken: Poyraz koltuğun altına birşey kaçınca bizden istiyor, Kora uğraşıp didinip kendi alıyor. Oyuncak arabaya binmek için Poyraz 'bindir' diyor, Kora kendisi biniyor.
Uyku: Kora yatağında kendisi uyuyor. Poyraz memede uyuyor.
Bir sonraki görüştüğümüzde durum ne olacak ya da mesela 18 yaşına geldiklerinde, bilmiyorum ama şu fotoğrafa bakılırsa annemin kıydığı nişan bozulmazsa Kora'nın oldukça dominant olduğu bir ilişkileri olacağa benziyor. Ne kadar oğlan annesi olsam da hem feminizm adına, hem de oğlumun elinden en azından biraz ev işi geleceği için bu fotoğrafı paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
5 yorum:
Banucum süper yazmışsın. Şu kurum kültürü denen herzeden kurtulabilrsek daha kendine yetebilir çocuklar yetiştreceğiz herhalde. Yalnız merak edyorum aynı İspanyol annenin bir de erkek bebeeği olsa nasıl olur k?? Nasıl oluyor d aoluyor anlamak istiyorum yane??? Kora benim bebekliğim, aynı öyleymişim, ardından doğan erkek kardeşim ise bildiğin Poyraz. İkimiz de aynı annein çocuklarıyız, acaba çocuğun kişilği de önemli değil mi blemedim :)))
15 Ocak 2011 12:34ben önemli diye düşünüyorum. mutlaka kültür de etkili ama benim oğlum 6 günlükken ağlamaya başlayan kolikli bir bebekti gelde alma kucağına, hadi uyusun bakalım tek başına, bilemiyorum mümkün müdür? bana imkansız gibi geliyor...
15 Ocak 2011 14:00banu çok güzeldi yazı, ben çok da ilgiliyim yabancı kültürlerin çocuklara yaklaşımlarını hep merakla gözlemlerim, ellerine sağlık...
canım bencede çocuğun kişiliğiyle alakalı. İlk yorum yazan arkadaş gibi aynı anneden çok farklı çocuklar olabiliyo : )
15 Ocak 2011 15:57Fotoğraf süper : ) Çok tatlılar maşallah! Sevgiler Hülya
bu kişilik olayı beni korkutuyor nasıl davranmalı çocuğa çözemedim.
15 Ocak 2011 17:55Hepinize katiliyorum. Sadece anne cocugu degil, cocuk da anneyi sekillendiriyor. Kora bastan beri kolay, aglamayan ve sakin bir bebekti ama annesi de klasik avrupali anne degildir. Ihtiyac duydugunda bol bol kucaga alinan, emzirilen bir bebekti. Kolay bebekti ama Uykusu hep iyi degildi. Belli bir aydan sonra uyku egitimi yaptilar. Bir noktaya kadar ortaklilarimiz da var yani. Ama sadece bebegin yapisina indirgeyip kendi gorevimi de unutmak istemem. Bebeklerimizin ilgileri, egilimleri, yetenekleri farkli yonlerde ama ben pratik hayati becerme kismini genelde 2. Plana atma hatasi yapiyorum gercekten. Yerine yapma hastaligimla surekli mucadele etmem, kendime hatirlatmam gerekiyor. Gerci En azindan bunun bilincindeyiz diye sevineyim biraz da bunu dogru ve dogal kabul edip yasayan da cok anne var. Annekaleminden, senin cok guzel anlattigin gibi...
15 Ocak 2011 19:36Yorum Gönder