25 Haziran 2010 Cuma
Misafir Anne - Tükendik...
Bu devirde ekonomik olmaktan bahsetmek mümkün mü? Tüketim toplumunun yolunu kaybetmiş bireyleriyiz bizler. Dünya üzerinde tüketimi belirleyen üretim olmuş, talebi belirleyen arz olmuş, alem tersine dönmüş. Üreticiler, tasarımcılar ihtiyaç doğrultusunda üretmeyi aşmış yeni ihtiyaçlar oluşturma peşine düşmüş. Küçük marketlerden alışveriş yaparken harcadığımız para neden büyük marketlerden alışveriş yaparken harcadığımız paradan daha az oluyor? Daha ucuz olduğundan mı? Sanmam, tüketimi motive etmediğinden. Basitleştirilmiş ürün gamı sadece ihtiyaca yönelik, fantezi yok. Oysa ki büyük bir markette ürün çeşitliliği içinde kendini kaybedip, koridorlarda yürümekten bitap düşüp üstüne bir de kabarık faturayı ödeyince bize dayatılan bu tüketim sistemini sorgulamak gerekiyor biraz bence .
Bir marka -ismini yazmıyorum ama eminim biliyorusunuzdur- her hafta farklı konseptte ürün sunuyor. Bu ürünlerin sayısını az tutuyor ki talep artsın ve dolayısıyla para piyasasında doların euronun artması gibi markanın ve ürünlerinin de değeri artsın. Çarşamba günleri değişen konseptle zaten çoğu tükenmiş olan eski ürünler yerini yeni konseptin ürünlerine bırakıyor. Borsadaki değişimi andıran bu hız tüketicileri öyle cezbediyor ki alışveriş yaparken gerçekten ihtiyacı olup olmadığına ya da maddi karşılığının doğru atfedilmiş olup olmadığına bakmaksızın alıyor o ürünü, kaçıracağının korkusuyla. Sabah mağazanın açılış saatinde kapıda kuyruk oluyor, bir terlik, bir mutfak gereci ya da bir mum için. Bir muma nasıl bir gereksinim olabilir ki sabahın erken saatlerinde kuyruklara girilsin.
Toplum olarak zengininden fakirine tüketmeye şartlandırılıyoruz. Son yıllarda reklam sektöründeki gelişim gözle görülür bir artış sergiledi. Reklam neden yapılır, reklamı yapan firma harcadığı parayı sattığı ürünün birim fiyatına eklemez mi ? Peki biz de o ürünü alınca üreticinin reklam giderinin üstümüze düşen bölümünü karşılamış olmaz mıyız? Peki ben neden evimde otururken ihtiyacım olmayan bir ürünün satılması için yapılan reklam giderine destek olup bu sektörün lokomotifi olmayı tercih ediyorum.
Bir de şu indirimler var. 100 liralık bir ürün nasıl oluyor da 25 liraya satılıyor ve yine de üreticisine kar ettiriyor? Tamam diyelim ki ettiriyor peki biz hangi nedenle biraz beklesek 25 liraya alabileceğimizi bildiğimiz bir ürünü 100 liraya almayı kabulleniyoruz. Ya da başka bir şekilde soralım 25 liraya alabileceğimiz bir ürünü 100 liraya aldığımız da aslında kalan 75 lirasıyla ne satın almış oluyoruz. Havuz problemlerine taş çıkarır bir soru oldu. Ben cevabını da vereyim. 'Hava'... Hem gerçek anlamda hem de mecaz anlamda 'hava' satın almış oluyoruz. Hava atmak için hava satın alıyoruz.
Bu düzenin bir parçası olduğumu itiraf etmem gerekir. Elimden geldiği kadar bilinçli tüketici olmaya çalışsam da tüketimin doğasına kendimi kaptırdığıma şahit oluyorum sık sık. Ancak ben körpe beyinleri düşünmeden edemiyorum. Onların durumu daha tehlikeli çünkü bizler bu değişimin çocuklarıyız, en azından bu okumayı yapabiliyoruz, kendimizi olsa bile kınayabiliyoruz. Onlar değişmiş durumun içine doğdular ve normalleri bu yeni tüketim sisteminin parçası olmak. Kızım için endişeleniyorum. Umarım tükenip gitmeden onun bu yollarda kaybolmasını önleyebilirim bir nebze.
Damla Özbey
http://birdamlacikyagmur.blogspot.com/
4 yorum:
çok güzel yazmışsınız, hepimizin duyması gereken bir endişeyi dile getirmişsiniz, ellerinize sağlık...
25 Haziran 2010 11:00çok teşekkür ederim...
26 Haziran 2010 00:00Bildigin tüketim toplumu olduk,
26 Haziran 2010 10:06Ne feci!
Yukardakiler gore bunlar buyume sancılarıymıs,
Peh!
Bizim evde ay sonunu getirebilme telasesi,
Offf,
İçim sıkıstı yine..
Elinize saglık...
damlacım çok beğendim yazını, çok yerinde tespitler cidden. biz artık büyük marketlere gitmemeye çalışıyoruz çünkü dediğin gibi ödeyeceğimizin 2 katını harcıyoruz orlarda. dikkat etmek lazım
27 Haziran 2010 16:57Yorum Gönder