22 Haziran 2010 Salı
Damlaya Damlaya Göl Olur
Raporlar arasında kafam bin parçaya bölündü ama, AD'nin sihirli dünyasına kayıtsız kalamadım. Bu hafta ekonomik olmaktan bahsediyoruz. Dediğim gibi raporlar arasında boğuşup durduğum şu sıralar, zaman ekonomisinin de önemini çok iyi anlamış haldeyim:)
Herneyse, biz Napolyon cinsi ekonomiden bahsedeceğiz bu hafta:)) Para para para...
İlk evlendiğimiz sıralar, kiralık bir evde oturuyoruz. Apartman 12 katlı ve su faturası tek geliyor. Sonra herkesin evindeki sayaçlar okunarak hane başına düşen miktar açıklanıyor. Ama bizim tuttuğumuz evin sayacı bozuk. Dolayısıyla hep kazıklanan biz oluyoruz:) Güzel bir bahçemiz var, herkes kamelyada oturuyor ve büyük ihtimalle bahçenin su parasını da biz ödüyoruz:) Öyle bir su faturası geliyor ki şaşarsınız. İki kişi, ikisi de sabah evden çıkıp akşam eve giriyor. Yani tarlamız da yok ki sulayalım, suyu sarfedelim:)) Meğer yönetici herkesin sayacına göre ödeyeceği miktarı ayarlayıp, kalanı da direk bize fatura ediyormuş:) Yöneticiye anlattık, ama anlayamadı derdimizi. Hatta sanıyorum işine gelmedi yoksa akıllı bir adama benziyordu:) En fazla 2 ay dayanabildik. Hemen bir sayaç aldık. Sayaçlar o zaman 25 TL. Biz zaten 1 ayda verdiğimiz su parasıın yanında bu meblağı görmedik bile. Eşime dedim ki, bak gör bu ay öyle bir dikkat edeceğim ki, yönetici 2 aydır bizden aldığı paradan dolayı utanacak. Zaten suya çok önem veririm, malum dünyamız giderek kuraklaşıyor. O ay daha bir ihtimam gösterdim. Ve ay sonunda bize, bir önceki ay ödediğimiz faturanın 1/8'i geldi:) Yönetici utandı mı bilemem ama ben zafer kazanmış gibi hissettim o an kendimi:)) Belki önemsemesek, o evden çıkana kadar her ay bir servet ödeyecektik su parasına.
Evin demirbaşlarına ( beyaz eşya, mobilya gibi )gelelim. Ben bu demirbaşlara verilen paraya acınmamasından yanayım. Yani bir kez alacaksın ve iyisini alacaksın, bunu ekonomik görüyorum. Çok para veriyor olsanız da, bir kez alıp belki 10 yıl kullanabileceğiniz ürünler oluyor bunlar. Ekonomik olsun diye riske girmeye gerek yok çünkü ucuz eşyalar değiller, hemen değiştirilmiyorlar.
Bir de çocuk meselesi var. Hele de ilk çocuksa, insan ilk heyecan, herşeyi almak istiyor. Ama bir de şurayı düşünüyorsun, ne gerek var bunca harcamaya. Çocuğum için herşeyin sağlıklısı olsun yeter, pahalı olmasına gerek yok. El emeğine meraklı olduğumdan , karyola örtümüzü, altın yastığımızı, bebek şekerlerimizi hep kendim yaptım. Hem boşa para vermemiş oldum, hem de evladım için birşeylerle uğraşmanın keyfini yaşadım. 2 tane bebek arabamız var bugün, her ikisi de markalı, tertemiz. Ve her ikisini de ikinci el almayı tercih ettik. Biri yazlık, diğeri kışlık. İnanın 1 adet araba fiyatından bile aşağıya aldık ikisini. 9 ay bekleme sürecindeyken iyice araştırdık, mutlaka güzel şeyler ele geçiyor. Bebek malzemeleri çok kullanılmıyor zaten, eskimiyor. Temizlenebilecek türden herşeyi ikinci el alabilirsiniz. Yani büyük eşyalardan bahsediyorum. Öyle hesaplı şeyler çıkıyor ki karşınıza, şaşırıyorsunuz. Ne gerek var ki birsürü para vermeye.
Bir de kıyafet hususu var. Benim kıyafet konusundaki kriterim: Sağlıklı ve rahat olması. Hiçbir zaman marka bağımlısı olmadım, hatta markaya olmadık para dökmeyi de hiç anlayamadım. Tabiki herkesin kendi tercihi ama boşa atılan para gibi geliyor bana. Özellikle bebek eşyaları, zaten birkaç giymeden sonra küçülüveriyorlar. Bir de şu cihetten bakmalı olaya ki, o kadar aç çocuk var ki dünyada. Kıyafeti olmayan, ayakkabısı yırtık olan, belki bir kuru ekmeği zor bulan öyle çok çocuk var ki... Onlara haksızlık gibi geliyor lüzumsuz harcamalar bana.
Bana kalırsa şu devirde yediğinden içtiğinden asla kısmayacaksın. Doğal olana döktüğün paraya acımayacaksın. Sağlıklısını bulmaya çalışıp bunu ekonomik olmamak sanmayacaksın. Ama diğer giderlerinde israfa kaçmayacaksın. Bozuk paralarla araba alan tanıdıklarım oldu. Damlaya damlaya göl olur diye boşa dememiş atalar. Bir kumbara edinmeli, her gün 3-5 ne varsa cebinde bozukluk atmalı bir kenara. Biriktirmeli zor zamanlar adına. Ve harcarken, olmayanları da düşünmeli...
Sevgiyle ve ekonomik kalın:)
3 yorum:
selamun aleykum.
23 Haziran 2010 10:52hilal ne guzel yazmissin.halbuki universite okumus,elinde iyi bir meslegi olan insanlara gore sen benim icin bulunmaz nimetsin.seni cok iyi anliyorum.yazini sonuna kadar okudum.
parasi cok olup,israf yapan o kadar cok insan varki.marka tutkularini anlamiyorum.afedersin ayni mal gibiler ne koysan onlerine yiyorlar.helal mi haram mi,bu dunyada sadece ben mi yasiyorum demiyorlar.
ev esyasi konusunda sana kesinlikle katiliyorum.bizim gibiler her yil veya 2-3 yilda bir esya degisme hastaligi olmadigindan,aldiklarinin iyi olmasina dikkat ediyorlar.esyalar kirilana kadar kullanilmali,azicik eskiyince hemen atilmamali.
bebek odasi konusunda epey dertliyim.iki tane cocugum oldu ama hala cocuklarimin bir odasi yok,yataklari yok.oturma odasinda uyuyorlar.ama olsun diyorum.eger maddi durum iyi olursa,en iyisinden saglam,cocuklairmin senelerce kullanacagi esyalar almak istiyorum hayirlisiyla.
yuregine saglik.rabbim senin gibi kendini yetistirmis kardeslerimizin sayisini artirsin.ALLAH razi olsun cok guzel yazmissin.
haa birde yazinin basindaki napolyonun sozunu okuyunca hep annem geliyor aklima.annemde paraya duskundur.annemde turkiyenin napolyonu sanirim.sevgiler hilal
çok samimi buldum yazını, sanırım büyük çoğunluğumuza hitap ediyor :))) ellerine, kalemine sağlık...
23 Haziran 2010 16:49Biriktirme konusunda ne yalan soyleyeyim cok sıkıntılıydım,
26 Haziran 2010 09:42Beni zorlayan sistematik hale getiren BES gercekten cok isime yaradı.
Babam bankacıydı benim, cocukken demir İş Bankasının kumbaraları vardı, bilem hatırlar mısınız? Acaba hala var mıdır? Siz yazınca aklıma geldi,
Bir arastırayım bakalım,
Sevgiler.
Yorum Gönder