26 Ağustos 2010 Perşembe
kuralın olduğu yerde ceza kaçınılmaz
Ebeveynlik doğrusu yanlışı kesin olmayan, her kaynak, kişi ve kültüre göre farklılık gösteren bir konu. Bu yazıda vurgulananlar ebeveynliğin kitabının olamayacağını ya da sadece bir kitabının olamayacağını ve dolayısıyla kesin doğru ve yanlışın da olamayacağını savunan yazarın fikirlerinden başka birşey değildir.
Yetişkinler için hayat kurallardan ibarettir. Diğerinin alanına tecavüz etmeden yaşam kurallarına uyacaksın, trafik kurallarına uyacaksın, iş yerinde kurallara uyacaksın, kamusal alanda kurallara uyacaksın vs. vs. Çocuklarımız en küçük sosyal çevreleri kreş veya okula başlayınca bu kurallara uyma zorunluluğuyla reel olarak tanışıyorlar. Ve ceza kuralın olduğu yerde kaçınılmaz olarak var oluyor. Çocuklarımız da eğer öğrenmemişse kurallara uymanın gerekliliğini, içinde yaşadığı toplumun bir bireyi olma yolunda tökezleme tehlikesini yaşıyorlar. İşte bu yüzden gereklidir bence ceza, çocuk eğitiminde.
Demiyorum ki onurunu zedelercesine, kişiliğine saldırırcasına, yaratıcılık gücünü öldürüp ya da farklı ve özgün olmasını, kuralları soru sormadan kabul etmeyecek sorgulamacı yanının oluşmasını engellercesine katı olsun bu kurallar ve cezalar. Yani birer güvensiz, tek başına fikir geliştiremeyen, koyun ruhunda bireyler yetiştirmek istemeyiz tabii ki ancak bir gün uyması gereken kurallarla karşılaşacaklarsa -ki bu kaçınılmaz- evinde öğrenmeli ve en sevdiği güvendiği kişiler öğretmeli kurallara uymanın kötü birşey olmadığını.
Ebeveynlik çocuğa yol göstermektir bence. Doğruyu ve yanlışı göstermenin ötesinde doğru ve yanlışın izini nasıl süreceğini öğretmektir. Bunun için birçok kaynakta geçtiği gibi çocuklarınıza yetişkin gibi davranın felsefesini güdmek yerinde gibi görünebilir. Ancak unutmamak gerekir onların çocuk olduğunu da. Bir yetişkinmiş gibi dialog kurmak, yetişkin birine anlatıyormuşcasına anlatmak her şeyi ama yetişkin davranışları beklememek gerekir. Çocuğun her zaman bilmesi gerekir evdeki yetişkinlerin anne ve babadan ibaret olduğunu, kendisinin çocuk olduğunu ve uyması gereken kuralların kitapçığının anne-babada olduğunu.
Hoş değil elbette kulağa gelişi bu kelimenin, ancak asla yapmam diyenlerin bile başvurduğu bir yöntem ceza. En azından başvurmakla tehtid ettikleri bir yöntem. Bunu okuyan anne babalar bir an düşünsünler, çocuklarının istedikleri gibi davranmadıkları, kuralları zorlamaya başladıkları bazı zamanlarda gezmeye gitmemekle yada istediği oyuncağı almamakla, çikolata ya da sevdiği bir abur cuburu yemesini önlemekle, akşam eve gelecek olan babaya yaptığı kötü şeyleri anlatmakla yani hoşlandığı birşeyi yapmamak veya hoşlanmadığı birşeyi yapmakla tehdit etmediniz mi hiç? Hatta belki de uyguladınız bunu. Bu yapılan da ceza veya cezanın varlığının hatırlatılmasıdır işte. Her anne babanın baş vurduğu kaçınılmaz bir durumdur bu çünkü dediğim gibi cezanın olmadığı yerde kurallardan bahsedilemez.
Peki çocuğun onurunu zedelemeden, kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemeden kurallar sistemi çocuğa nasıl kavratılır? Bence kuralları belirlerken biraz vicdanlı olmak lazım. Yani sonuçta bahsi geçenler bu dünyanın oyun çağındaki yavru kedileri. Dünyalarını katı ve yüksek duvarlarla karartmamak gerekir. Amaç anne babanın kendi egolarını tatmin edecekleri, çocuklarının istedikleri kalıplara girmesi için dayatılan kurallara uymasını sağlamak değil, çocukların yaşamda uyulması gereken kuralların varlığını idrak etmelerini sağlamak ve uyum zorluğu çekmelerinin önünü almak olmalıdır. Yani kurallarla boğmak değil çocuğu, hayatın kuralları olduğunu öğretmektir önemli olan.
İşte bütün bunlar 8 aylık bebeği olan bir annenin düşünceleri. Düşünmesi kolay, uygulamasını yap da görelim diyenler içinse diyecek sözüm yok, çünkü haklılar.
0 yorum:
Yorum Gönder