28 Nisan 2010 Çarşamba
Hata Türleri Ve Etkileri Analizi
Ne çok yazdım çizdim, ne çok konuştum bu konu üstüne. Ama hala içim dopdolu, hala serinleyemedi yüreğim, hala çırpınıyor, hala kanıyor zaman zaman...
Elbette sayısız artı (+) ve eksisi (-) var çalışan anne olmanın. Görevim gereği risk analizi yapmaya, hata etkilerini değerlendirmeye ve en uygun, en stabil çözümü bulmaya alışkınım, içime işlemiş adeta.. Ama bu durumda, hani terzi kendi söküğünü dikemezmiş ya, işte aynen o durumdayım ben de. Her riski ölçüp, her kontrolü yapabildim de, yüreğimi kontrol etme aşamasında pek bir acemiyim hala.. 2008 kasım ayına kadar, hep mantıklı yollara başvurdum, her zaman mantık önde giden oldu benim için. Ama o tarihten sonra, hayatıma giren minik ellerden sonra, gözümün içine bakıp gülen o minik surattan sonra, mantığımın önüne hislerim geçti de ben bile şaştım kaldım bu duruma..
sabah 7'de evden ayrılıp, akşam 19'da eve girmek, günün yarısını ayrı geçirmek çok çok zor. Çalışan anne olmanın zor olduğu iki ayrı yön var. Biri hayata yetişme çabası - hep koşturmaca; diğeri ise minik ellerden uzakta geçirilen saatler. Akşam 19'da eve gelip, yemek yemek, etrafı düzenlemek, evin temizliği, miniğin ilgi bekleyen gözleri, eşle oturup iki kelime konuşabilme çabaları, kendine vakit ayırma çalışmaları vs vs.. Bu liste bilmem kaç satır halinde sıralanabilir. Ama ben zorluk derken hiç bunlardan bahsetmiyorum, koşturmacanın, uykusuzluğun, yorgunluğun elbette zorlukları var. Ama asıl zor olan o minikten ayrı kalmak. Belki ilk dişini ilk gören olamamak,belki ilk adımını başkasından duymak.. İşte zor olan bu bana göre. Tüm gün ürün analizleri yapıp acımasızca hataları eleştirmek durumunda olan anne, o minik yüreğin de kendini eleştirdiğini hissediyor adeta. Neden ayrıyız? Ben ağladığımda neden sana sarılamıyorum? Neden gelmen için havanın kararmasını beklemem gerekiyor? Neden bana kahvaltımı yaptıran sen değilsin? Neden anne diyen yavrusunun sesiyle dolanıyor tüm gün fabrikada. Kulağından bu ses, gözünün önünden akşam kapının arkasında anneyi görüp sevinçten deliye dönen o miniğin silueti gitmiyor hiç. Ve yeri geliyor 15 metrekarelik odasında , duvarların üstüne geldiğini hissediyor anne.. Sanki atölyedeki mengene onun yüreğini sıkıyor, şu çalışan matkap sanki onun yüreğini yaralıyor...
Hasılı kelam, 17 aydır bir türlü cevabını bulamadığım bir sorunun içinde debeleniyorum? Çalışmalı mı çalışmamalı mı? Öyle bir karar vermeli ki, bir hata yapılmasın, yapılan hatanın etkileri de büyük olmasın...
- Çalışmalı..Çünkü onun için çalışıyorum, ona daha iyi imkanlar sunabilmek için..
- Çalışmamalı..Ben yanında yokken en iyi imkan bile onu ne kadar tatmin eder? Onun için yanında olmamdan daha büyük iyilik yok..
- Yok yok çalışmalı..İnsan içinde bulunduğu duruma alışır, bana ilerde hak verecek..
- Ama yok, çalışmamalı, eve girerken ona kapıyı ben açmalıyım mesela..
- :S :S :S
Lütfen bilenler bilmeyenlere, cevabı bulanlar bulmayanlar anlatsın:S
Ayrıca bunlara da bakabilirsiniz:
12 yorum:
kelin ilacı olsa.....
28 Nisan 2010 13:29:)
28 Nisan 2010 13:32başlığa bakarak farklı birşey düşünmüştüm. işim gereği ben de FMEA (Hata türü ve etkileri analizi) konsepti ile pek bir içli dışlıyım. şu sıralarda emekleyen ve ayaklanan miniğimi düşündükçe, evde bir bebek büyütürken insan sürekli FMEA yapıyor diye aklımdan geçiriyordum. şu dolabı açarsa ne olur, şuraya elini kıstırabilir mi, şuradaki örtüyü çeker, üstündekileri düşürür mü gibi gibi...
28 Nisan 2010 13:46vallahi çalışmak, çalışmamak konusunda yorum yapmak zor. herkes kendi koşulları doğrultusunda yanıtlayabilir.
ben her iki tarafı da tattım. şöyle söyleyeyim, eğer istendiğinde aynı koşullarla işe geri dönme şansı varsa, çalışmadığında ekonomik anlamda daralma yaşama olasılığı yoksa, veya bu ekonomik daralma travmatik etkilere neden olmayacaksa bir süre çalışmamak güzel olurdu bence.
ama bir süre. çünkü çocuk okula başlayınca, donanımlı annenin evde oturması zor.
ben, aynı koşullarda iş bulma imkanım 2-3 sene sonra sıfır olduğu için, aile gelirimizin yarı yarıya düşmesi hayat standartlarımızda düşüş meydana getireceği için, nihayetinde büyük kızımı bakıcı eşliğinde çalışarak büyüttüğümden, sonucu görebildiğim için çalışmayı tercih edenlerdenim.
ama yukarıda saydığım maddelerden bazıları bende mevcut olabilseydi, bir süre çalışmazdım. ama bir süre...
şunu söyleyeyim, zaman geçiyor, büyüdükçe anneye olan bağımlılıkları azaldıkça, kariyer ve gelecek konusunda çalışmakla hem iyi bir şey yaptığını, hem onlara iyi örnek olduğunu, hem de ekonomik anlamda aile refahını arttırdığını düşünüp mutlu oluyorsun.
sürekli evde olup, her işe yetişmeye çalışıp, hiçbir işe yetişememek de anne için çok kötü bir deneyim. evde olmak ne zaman güzel, yardımcıların varsa, nefes alacak fırsatın olacaksa. diğer türlüsünde, en fazla 1 ay sonra sorgulamaya başlıyorsun, bende öyle oldu en azından...
çok uzun oldu, dolmuşum demek ki...
sevgiler...
bence önemlı olan çocugunuzla kalıtelı zaman geçırmek o kadar çalışmayan anne modelı olup vaktının cogunu ekran karşısında gecıren anneler varkı . eger çalışmak zorundaysanız birazdaha büyüdüğünde size hak vericektır her şey onun ıyı bır eğitim iyı şartlarda yetişmesi içinse sabredilmeli ama yinede karar sizin...sevgiler
28 Nisan 2010 14:02Sevgili Günebakan,
28 Nisan 2010 14:08Ben de her gün işyerinde risk analizleri yapan biri olarak, evde de bu deneyimlerimden çok yararlandım. şunu çekerse, bunu dökerse.. riskin olma olasılığı nedir? etkilerinin büyüklüğü nedir vs vs.. aslında evde oturamayan biriyim ben, ancak sadece bu minik parmaklar işte beni çalışmak ve çalışmamak arasında götüren. yorumunuz için teşekkürler
Evra ile;
28 Nisan 2010 14:08aslında zamanı iyi değerlendirmek en hakiki olanı. sözlerinde haklısın, önemli olan zaman denetimini iyi yapabilmek.. sevgiler
Bende bulamadım onun cevabını. evimle işim arasında 1 sokak olduğu halde kızım her sabah anne gitme diyerek yalvaran gözlerle bana bakmıyor mu . mahvoluyorum . Allah tan annem bakıyor ama dediğin gibi çok şey kaçıyor:) offf zor durum bence cevabını arama. en azından doğru cevabı
28 Nisan 2010 14:18En doğrusu yüreğinden geçen...Ama?
28 Nisan 2010 14:28Hiç bir annenin gönlünden evladını bırakıp çalışmak geçmez ama günümüz şartları bunu gerektiyor. Aslında çok da vicdan yapıp çocuğa suçluymuşuz gibi hissettirmemek lazım. Suçlu değiliz biz.
Çalışmalıyız; önce kendimiz için, sonra bunca yıllık emeği bir kalemde silmemek için ve çocuğumuzun daha iyi koşullarda yetişebilmesi için...Ve şuna inanıyorum ki çalışan annelerin çocukları daha güçlü, daha özgüven sahibi ve daha sorun çözücü.
Sağlıklı Mutfak
28 Nisan 2010 16:49Hilalcim ev ile işyerinin yakın olması ne güzel .benimki araçla 20 dk sürüyor. ama yakın da olsa işte minikler yanıbaşlarında istiyorlar annelerini
Hayal arkadaşlarım
bunca yıllık emeği silmemek adına zaten kararsızım. bir de işte çocukların büyüdükten sonra annenin boşta kalması durumu var. güzel yorumlamışsın, çok teşekkürler sevgiler
Sevgili Hilal, çalışmalıyız taraftarıyım bende...En büyük, en yüce örneğimde annem...4 çocuğuna çalışarak bakmış ve hepsini belli bir mevkiye getirmiş, üstelik yurtdışında, gurbette yanında tek bir yardımcısı,akrabası olmadan... Kesinlikle ve kesinlikle kaliteli zaman konusuna katılıyorum ve bende çalışan annelerin çocuklarının daha fazla sorumluluk sahibi oldukları konusunda hemfikirim...
28 Nisan 2010 18:09daha önceki yazıların gibi bu da çok güzel anlatmış o ikilemi...
29 Nisan 2010 14:43Aşk Meleği
29 Nisan 2010 15:18annenizi tebrik ediyorum, gerçekten kadınların çok güçlü, annelerin ise çok çok daha güçlü olduklarını düşünüyorum sevgiler
Anne Cafe
çok teşekkürler Hilal, sevgiler
Yorum Gönder