20 Nisan 2010 Salı
Ben ne menem bir anneyim?!
Her ne kadar internetle büyümüş biri olmasam da (yaşımız malum), işim gereği internetle hayatımıza girdiği günlerde tanışmış biriyim. Hal böyle olunca tüm nimetlerinden de faydalandığımı söyleyebilirim. Hele ki bir anne olarak.
İnternet sayesinde hamilelik dönemi, doğumun nasıl olacağı, doğum sonrası çocuğun bakımı, eğitimi ile ilgili yığınla bilgiye ulaştım. Yetmedi başka annelerin tecrübelerini okudum.
Bütün bunlar bana nasıl bir anne olmak istediğim hakkında fikir verdiler.
Ne yapmam gerektiğini bilen, bilinçli bir anneydim artık ben!
Amma velakin; işler uygulamaya gelince hiçte hesapladığım gibi olmadı!
Doğumun ilk zamanları, doğumun zorluğu nedeniyle zaten ben bitap vaziyetteydim. Neyseki teyzem ilk 4 ayını bizimle geçirdi ama onun yanımızda olması bana yarar mı getirdi zarar mı getirdi hala sorarım kendime. Sağolsun, ben iyi olayım diye Tibet’in neredeyse herşeyi ile o ilgilendi. 4 ay bitipte teyzem gittiğinde panik haldeydim. İnternette okuduklarımla ilgili zaten aklımda tek satır bile yoktu! Üstelik işe başlayacaktım, artık oğluma annem bakacaktı ve işin daha da kötü olan tarafı annem de fazlasıyla tedirgin görünüyordu!
Bu dönemi öyle böyle atlattık Allah’a şükür, annem kendine, ben anneme güven tazeledik. Ama bu sefer işin başka bir boyutu başgösterdi. Benim internetten edindiğim bilgilerle annemin geleneksel bilgileri çatışmaya başladı. Üstelik sadece annemin değil, eşimin de babamın da ne kadar geleneksel insanlar olduğunu öğrenmiş oldum bu dönemde.
Çoğunluğa karşı bir kaldığınız zaman yenilgi neredeyse kaçınılmaz oluyor ve şöyle örneklemeler yaşayabiliyorsunuz:
- Merhaba canıım. Nasıl geçti günün oğlum, neler yaptın?
- Oyun oonadım.
- Başka?
- Dibiti (baby tv) seeyettim.
- Anneeeee! yine tv seyrettirmişsin amaaaa!
- Aman ne var canım iki dakka seyretse çocuk?
- Anne iki dakika mı gerçekten, dürüst olalım.
- Aman ne var yani, sen de televizyonla büyüdün.
- Anne bizim zamanımızda saat 9’da kapanıyordu televizyon ve tek kanal vardı, programlarda nispeten düzgündü, henüz televizyonun zararları hakkında veriler elde edilmemişti ve ben 2 yaşında değildim.
- Sibeeelll! beğenmiyorsan kendin bak, bana bıdı bıdı yapmaaa!
- Homur homurrrrr!!!
- Homurdama banaaaa!
- @¡!“**/§ (sessiz ama derinndenn!)
*******
- Tibet! ağzının kenarında çikolata mı var? Nereden buldun onu?
- Dedem beydi...
- Babaaaaaa! ya ne olur her gelişinde şu çocuğa çikolata getirme, konuştuk ama bunu!!!
- Ne yapayım kızım, istiyor.
- Baba her istediğini yapacak mısın yani? Camdan atla dese atlayacak mısın?
- Atlarım! Torunum o benim!!!
- @¡!“**/§ (yine sessiz ama derinndenn!)
ya da...
- Bu ne baba?
- Bisikleeett.
- Onu görüyorum, yani neden bisiklet aldın demek istedim, zaten vardı?
- E çocuk binemedi bisikletine, bunu görünce istedi ben de aldım (badana sırasında alınamayacak bir yerde kalmış.)
- Baba bugün binemese yarın binecekti, ne gerek var? Her istediğini yapacak halimiz yok. Biraz “yok”tan da anlaması lazım!
- Bişey olmaaazzz, iki tane bisikleti olsa ne olurmuş yani?!
- Ne diyeyim babacım sana, ne diyeyim?!!!
@¡!“**/§ (bu da sessiz ama derinndenn!)
*******
- Mustafa bunlar ne?
- Çubuk kraker, çikolata, kek, bıdı bıdı bıdı...........
- Yaa, Allah aşkına, hadi çubuk kraker neyse, çikolatayla hele hele kek neyin nesi yahu?!
- Sibel sen demiyor musun bu çocuk yemek yemiyor diye? Yesin diye aldım bunları işte!
- Allah’ım sen bana sabır selamet eyle!!!
Demiyorum, hiiiiççç bişiii demiyorum! @¡!“**/§ (bu o kadar sessiz değil ama daha derinndenn!)
Yaşananlar bir tarafa şu bir gerçek ki, her çocuk birbirinden farklı. Bücürler büyüdükçe kişilikleri gelişiyor ve her zaman bildikleriniz işe yaramıyor. Yeri geliyor onların kararlılıkları sizi düşünmeye itebiliyor, doğru bildiklerinizi sorgulatıyor. Yeri geliyor öyle durumlar yaşanıyorki ne internette okudukların çözüm oluyor ne de geleneksel yöntemler. Boşlukta asılı kalıveriyorsunuz.
Neticede her annenin istediği hem fiziksel, hem manen sağlıklı bir birey yetiştirmek. Bu durumda hangi yöntemi uygulayacağın değil, o yöntemi nasıl uygulayacağın daha önemli oluyor.
Bütün bunlara rağmen vazgeçtiğimi sanmayın!
Azmin elinden ne kurtulmuş bugüne kadar?
Eylemlerim devam edecek!!!
Not: Bu yazdıklarımdan geleneksellik kötü birşeymiş gibi algılamanızı istemem. Yanlış anlaşılmasın :)
10 yorum:
"Tibet' le yer degistirmek istedim bak simdi:P" Alpi.
20 Nisan 2010 14:37ben bu yazıyı çok ama çok sevdim.
20 Nisan 2010 14:54eylemlerini destekleyeceğim :)
not:bende bazen veriyorum çikolata :)
haklıyız kazanacağız değil mi?Sibel'ciğim;)
20 Nisan 2010 20:47ah o babaanneler,ananeler,dedeler yok mu Taliş onların yanındaysa neredeyse
sadece abur cuburla besleniyor.kızdığım zaman verdikleri yanıt ise;
-aa zaten ayda yılda bir görüyoruz evinizde vermezsin olur biter!!!
keşke bitseee:))
Bu kadar mı benzeriz..Kötü evlat,kötü kız kardeş,kötü eş,kötü gelin pozisyonundayım yani her dakika bıdı bıdı yapan biri gibi lanse ettiriliyorum bazı şeylere tepk verince..Benim tepkilerim daha çok hani ilk banyosunda tuzlada kokmasın mantığında..ulan küçücük bebeye tuzmu sürülürmüş:)))
20 Nisan 2010 20:47Eylemlerin yani ben devam edecek:))taam kaçtım hadi by:)))
sibel
20 Nisan 2010 21:30örnekler her evde aynı sanırım. internet bizi "bilinçlendirdikçe" büyükebeveynlerle daha çok çatışır hale geliyoruz
canım, daha önce de söylemiştim, diyaloglara bayıldım.
21 Nisan 2010 10:53Ve yutup yutup yarısını söylüyorum onda da bıdı bıdıcı oluyorum ben de...
Düşün bi de hepsini söylesem
Sibel harika bir anlatımdı, örnekleri çoğaltmak da mümkün :))
21 Nisan 2010 11:47Sibelcim bayıldım yazına, haklısın, haklıyız sonuna kadar... Tam gaz arkandayız, kim tutar bizi:-)))
22 Nisan 2010 16:03Hahaha, super bir yazi olmus, eline saglik! Ben de destekliyorum bu eylemleri ;)
25 Nisan 2010 08:38Yorum Gönder