15 Ekim 2010 Cuma
Hayatın geri kalanı teferruattır...
Uyumuş uyanmışım da eski hayatım bir rüyaymış gibi geliyor şimdi geçmiş ben'i hatırlamaya çalıştıkça..
Eskiden kitap kurduydum ben... Pek çok arkadaşımla karşılaştırılınca böbürlenerek seyrettiğim bir kütüphanem ve dergilerim vardı.. Sürekli olarak birşeyler okurdum ve bundan müthiş zevk alırdım. Okumamak ölümdü, boşluktu.. Kitapevlerinde geçirdiğim zamanlar ömre bedeldi benim için..
Şimdi ne yapıyorum ? Okumak için zaman yaratmaya çalışıyorum ve itiraf ediyorum ki kitap okuyabildiğim yegane yer banyo.. Bizim banyoda hep bir-iki kitap olur, boşa vakit geçmesin diye.. Şimdi ise zamansızlıktan banyoya sığınıyorum birkaç satır okumak için..
Eskiden gezerdim sevgiliyle elele... 3 gün bile olsa tüm tatilleri değerlendirip, ille de bir yerlere gitmek isterdim. Ülkemin bilinmedik gezilmedik ne çok köşesi vardı keşfedilmeyi bekleyen.. Trakya'dan Marmara bölgesinin bilinmeyen yaylalarına, Kaz dağlarından Ege'nin mis gibi kokan turunç bahçelerine, Orta Anadolu'nun Tuz Gölünden en sarp Karadeniz yaylalarına ve hatta Gürcistan sınırına kadar ne çok yer gezmiştik değil mi elele sevgiliyle ?
Şimdi ne yapıyorum ? Doğum iznindeyim ve haftada bir gün zorunlu bir ihtiyaç için evden çıkabilirsem kendimi şanslı sayıyorum.
Eskiden fotoğraf çekerdim.. Deklanşörden gelen o sesin beni ne kadar mutlu ettiğini gördüğümden kurslara gitmiş, kendimce şaheser niteliğinde tonla fotoğraf çekmiş, bunları paylaşmış ve hatta günün birinde sergi açma hayalleri kurmuştum..
Şimdi ne yapıyorum ? Bırak sanatsal değeri olabilecek fotoğraflar çekmeyi, gündelik hayattan kareler bile yakalamaya fırsat bulamıyorum bazen..
Eskiden tiyatroya giderdim. Devlet Tiyatrolarının sezonluk kombine biletlerini sezon başında alır, istediğim oyuna Taksim'e gider, orada sevgili ile buluşur, yemek yer, AKM'nin önünden kestane alır, tiyatroya giderdim.
Şimdi ne yapıyorum ? Çocuklarım doğduklarından beri tiyatroya gitmedim.
Eskiden zevk için mutfağa girerdim. Daha önceden hiç yapmadığım tariflerdi en favori olanlarım.. Çiğ börek yapayım, yağ mantısı yapayım, kestaneli pasta yapayım diye girerdim mutfağa.. Hatta işi ilerletip pencere önünde maydanoz ve roka yetiştirip, evde ekmekler yapmışlığım bile vardı.. Ekmek makinası almıştım kendime, ayçekirdekli, haşhaşlı, cevizli envayi çeşit ekmek yapardım. Mutfakta kendimi tek geçerdim aslında...
Şimdi ne yapıyorum ? Yeni işe başlayan bakıcımız yemek de yapacak diye seviniyorum. Ekmek makinamı nereye kaldırdığımı ise unuttum bile...
Eskiden denizle ilgili herşeyden zevk alırdım. Babamla balığa çıkmak ve tüplü dalış yapmak ise en sevdiğim aktivitelerdi.. Sabahları gün ağarmadan babamla çıktığımız sandal sefalarını çok özledim mesela.. Bir de tüplü dalış heyecanı ile tanışmıştım ki, adrenalin nedir deseniz dalmaktır derdim. Brovelerimi alacak ve hatta bir de denizaltında fotoğraf çekecek ve sergileyecektim.
Şimdi ne yapıyorum ? Hiççç... Ne zaman denize girdiğimi düşünmem ve hatırlamam gerek..
Eskiden sıkı sıkı takip ettiğim dizilerim vardı. Mesela bir LOST-sever idik biz sevgili ile.. Sonradan Heros'a da dadanmıştık.. Lost'a ilk başlangıcımızda güncel bölümleri yakalamak için 10 günlük bir bayram tatilinde sabah 10:00'dan gece 04:00'e kadar arka arkaya Lost seyretmişliğimiz var mesela.. Hiç durmadan, sadece tuvalet ve yemek molası vererek ama:-) Sonrasında da her hafta Perşembe günleri Amerika'da yayınlanan bölümü netten indirip, ertesi günü de Türkçe altyazısını bulup seyrederdik.. Hey gidi günler...
Şimdi ne yapıyorum ? Şimşek Mc Queen'i, Sünger Bob'u, Flash and Dash'ı takip ediuyoruz maaile..
Eskiden -ADALIYDIK biz.. Annemler adada yazlıkta iken sık sık giderdik adaya.. En zevklisi vapura binmekti.. Simit alıp iskeleden yarısını martılarla paylaşmaktı... İskeleden eve kadar tembel tembel yürümekti.. Bahçede mangal yapma keyfiydi, geceleri avuç dolusu çekirdek çitletip, kabuklarını pufffff diye bahçeye savurmak ve ertesi sabah elinde süpürgeyle söylene söylene bahçeyi süpüren babamı seyretmekti..
Şimdi ne yapıyorum ? Bu yaz sadece 2 kez gidebildik adaya.. O kadar... Bir de eve çekirdek almıyorum, Emre'nin boğazına kaçar diye..
Çünkü şimdi ben dünyalar güzeli iki çocuk annesi bir kadınım ve şimdi anlıyorum ki hayatın geri kalanı sadece teferruatmış.. Aslolan çocuk sahibi olmak ve onları yetiştirirken geçilen engebeli yolları aşabilmekmiş..
Hayatımız boyunca taktığımız farklı şapkalarla büründüğümüz belki onlarca farklı rolün arasından gerçek olanı ANNE olmakmış. Önce anne, sonra insan, sonra eş, sonra evlat, sonra kardeş, sonra arkadaş.... diye giden bir zincirmiş hayat ve bu zincirin en güçlü halkası annelikmiş..
Eskiden yaparken zevk aldığım tüm o güzellikleri evet özlüyorum ama asla hayıflanmıyorum... Tam tersine o kadar çok dua ettim ve bekledim ki çocuk sahibi olmak için, şimdilerde sadece şükrediyorum Lost yerine Şimşek Mc Queen'i seyrettiğim için..
1 yorum:
çok güzel, çok zevkli bir yazıydı, ellerine sağlık :)))
15 Ekim 2010 12:07Yorum Gönder