12 Kasım 2010 Cuma
öğretmen olacağım
11 yaşındayım ve kardeşlerimin en büyüğüyüm. Annem işe gidiyor her gün, ev işine. Eve çok yorgun geliyor, üzülüyorum. Babam da apartmanın işlerini yapıyor, apartman görevlisi babam. O da çok çalışıyor. Herkes ne derse yapması gerekiyor. Bize ev yaptırıyorlar kazandıkları parayla. Bir evimiz olmazsa yandık. Buradan bizi atarlarsa halimiz harap. O yüzden ne yapıp edip evi tamamlamalıyız.
Kapıcı dairemiz iki oda, bizim odada iki ranza var. En küçük kardeşim annemlerle yatıyor. Ama sıcacık evimiz valla çok şanslıyız, para ödemeden ısınıyoruz kış günü... Derslerimi çalışıyorum ama öğretmen beni sevmiyor biliyorum. O ön sıradaki zengin çocuklarını seviyor. Onların çantaları da önlükleri de benimkinden güzel. Zaten benimle oynamazlar ki, biz fakiriz.
Bazen zengin olsak diye hayal kuruyorum. Kıyafetlerimiz güzel olsa, oyuncaklarımız olsa bizim de... Hep eskiler getiriyor annem eve, başka çocukların küçülmüşleri, keşke yeni elbiseler de alabilselerdi bana...
Annem diyor ki eskiden çocuklara önem verilmezmiş, sözleri dinlenmez susturulurlarmış. Dayak da varmış çok. Dövüşürsek kardeşlerimle o zaman babam bizi ayırmak için bağırır ama dövmez, bizi severler.
Büyüyünce öğretmen olacağım, tüm çocukları seveceğim ama fakirleri daha çok seveceğim. Onlara hediyeler alacağım, sonra onlara namuslu olmayı anlatacağım. Mesela zengindir ama başkalarını dolandırmıştır, bunun iyi olmadığını söyleyeceğim. Önemli olanın alınteriyle çalışarak kazanılan para olduğunu anlatacağım. Görüntüye değil derinliklere bakmayı öğütleyeceğim. Markalı şeylere harcanan paralarla değil, bilgileriyle toplumda yer edinmenin yollarını öğreteceğim. Bir gün kendilerini akıntıya karşı yüzüyor bulurlarsa, korkmamalarını, kalabalıkların her daim haklı olmadığını söyleyeceğim. Her duyduklarına, her okuduklarına inanmamalarını, bir bilgiyi farklı kaynaklardan teyit etmeyi göstereceğim. Savaşlarda kaybedenin yalnızca halklar olduğunu, kazananınsa silah satıcıları olduğunu öğreteceğim. Onlara umudu, sevgiyi, vicdan rahatlığını, az da olsa aşları, doğru yoldan şaşmamayı ve tüm bunları yapabilmek için ihtiyaç duydukları gücün zaten içlerinde varolduğunu anlatacağım.
10 yorum:
öyle icime ta icime dokunduki.
12 Kasım 2010 09:51Çok etkileyici ve doğru tespitler, "Kalabalıklar her daim haklı değildir."
12 Kasım 2010 11:25Eline sağlık.
Oku çocuk.. Çok oku.. Oku ki okudukların hayata geçsin..
12 Kasım 2010 13:22İçim acıdı...kalemine sağlık
12 Kasım 2010 13:43nihan söylenecek çok fazla şey yok nasıl aldın götürdün beni...
12 Kasım 2010 14:08bu güzel yorumlar beni çok mutlu etti :) hepinize teşekkürler...
12 Kasım 2010 15:13biliyor musun? artık böyle düşünen çocukların bile kalmadığını düşünmeye başladım. televizyon, körüklenen tatminsizlikler.. kalemine sağlık Nihancım, güzel kalemine..
12 Kasım 2010 15:26nihancim çok güzel yazı olmuş..
12 Kasım 2010 18:38eline sağlık
arkadaşım birbirinden güzel yazıların lakin bu başka.ben de bir anneyim ve yüreğime dokundu inan.seni o güzel yüreğinden öpüyorum canım
12 Kasım 2010 18:39ne güzel anlatmışsın...
27 Kasım 2010 23:14Yorum Gönder