Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

14 Ocak 2010 Perşembe

A+ ile geçmeli


Aşk ve tutku sınavını vermeli önce....

Baba adayı denince akla iyi baba,lohusalıkta iyi koca,iş yardıma gelince anlayışlı erkek olmak yetmez. Aşk lazım...Bu iş 9 ay 10 gün hamilelik,bilmem kaç ay lohusalık ile bitmiyor ki. Bu macera bir ömür, 20'li-30'lu yaşlara geldiğinde çocuk anne ve babanın birbirine olan sevgisi, tutkusu, bağlılığı kalmalı aklında. İçinden geçirmeli aşk çocuğuymuşum ben esasında, ne olursa olsun hiç ayrılmamış beni yaratmak için birleşen eller diyebilmeli. Tabii şansınız varsa.


Hayat zora gelince sekil değiştirmemeli...
Çok zor yollardan (maddi/manevi) geçebilir hayat, hiç ummadığınız zamanlarda. İşte böyle anlarda yanınızda eğilip bükülmeden durabilen bir adama, eşe, sevgiliye, baba figürüne ihtiyacınız olduğundan daha fazla hiçbir şeye ihtiyacınız olmaz. Zor zamanlardan geçerken, içine girilen ruh hali agresiflik ve sevgisizliğe dönüşmemeli. Kriz anlarında ilk feda ettiği şey sevginiz, aşkınız olmamalı bir baba adayının. En dipte bile bir an için birbirinin gözlerine bakıp, gülmeye başlayıp, elinizi uzattığınızda o el sizi sarıp, bende seni seviyorum diyebilmeli, anlamalı söylemediğinizin ne demek olduğunu. Tabii şansınız varsa.

Hamilelik kaygan bir zemin beraber ayakta durabilmeli...
Belki çirkinleşeceksin, belki haddinden fazla kilo alacaksın, belki umulmadığı kadar nalet olacaksın, belki habire ağlayacaksın böğürme sureti ile, herşeye ama herşeye takacaksın belki de, kim bilir belki de elim eline değmesin diyeceksin!!! Anlamasa da çoğu zaman sevgi ile bakabilecek mi değişen bedenine ve ruhuna. Bakarsa ne ala. Tabii şansın varsa.

Sana ve içgüdülerine güvenebilmeli...
Doğum şekli, göbek kordonu, doğar doğmaz sünneti, hangi hastane, neden öyle, DR. seçimi, gerekli gördüklerin ve görmediklerin... Hiç fikri olmadığı konularda ''eğer sen böyle olmasını istiyorsan sana güveniyorum, vardır bir bildiğin'' mi diyecek, yoksa egolarına yenilip kendi düdüğünü mü öttürmek isteyecek. Annelik iç güdülerine güvenecek. Tabii eğer şansın varsa.

Lohusalık denen canavarı beraber yenmeli...

Fazla söze hacet yok, yasalar lohusa olmanın hafifletici sebep olduğunu öngörmüş hatta ceza-i ehliyetin yokmuş. Adaletin (o şeriat değil miydi) kestiği parmak acımaz. Çekecek iple bu dönemin sonunu sabırla. Tabii eğer şansı varsa lohusanın.


Uykusuz her gece, yorgun ölesiye ama el ele...
''Sustur şu çocuğu uykum var'' mı? yoksa ''Sen dur tatlım ben bakarım'' mı... ''En azından 4-5 saat kesintisiz uyu sen sonra ben uyurum sen bakarsın'' mı yoksa ''hadi ben yattım size iyi geceler'' mi... Her daim en az sizin kadar yorgun bir baba. Tabii eğer sansınız varsa.

Her aksilikte oklar anneye mi fırlatılmalı...
Kedi kaçtı, süt taştı, cam ceryan mı yaptı, annedir anne!!! Çıkan ateş, yarılan baş, kesilen el, patlayan kaş, kırılan kol, üşüten yavru, susmayan mütemediyen ağlayan tatlı... Oklar hep anneye atılmamalı. Tabii anne şanslıysa.

Bir çocuğun önünde anne ve baba hep aynı safta durmalı...
En önemli konularla, en absürd konular karşısında aynı sabırla, aynı kararlılıkla durmalı. Annenin olur dediğine baba olmaz dememli, babanın yapılacak dediğine anne ben yaparım ile karşılık vermemeli. Aynı fikirde olunmasa da bu tartışma çocuk önünde yapılmamlı. Çocuk anneyi ayrı babayı ayrı kullanmamalı. Bir süre sonra anlamalı ki anne-baba birbirinden ayrılmaz bir parça ve hep hem fikir. Çatlaklar çocuklara fark ettirilmemli. Arasından suistimal sızdırılmamalı. Baba bu konuda en az anne kadar hassas olmalı. Tabii anne hem biraz şanslı hem de bu konuda mantıklıysa.

Hayat çocuk üstüne kurulmamalı, eş unutulmamalı...
Süper bir fikrim varlar. Hadi bu gece kaçamak yapalımlar. Ufaklık büyükannelere küçük bir seyahate çıkıyormuş, anne babasını da tatile yolluyormuşlar... Hayatın kalesi olan küçük kaçamaklar yapamayız, edemeyiz, gidemeyiz aman çocukla olmaz, uykusuydu, okuluydu yemeğiydi gibi bahanelerle yerle bir edilmemli. Tabii eğer şanslı bir kadınsanız.


Olası bir yol ayrımında evladını bir silah olarak kullanacak bir adam baba olmayı hak etmez...
Heyhat hep kavun yedirmez ki arada kelek de düşer payına. Payına düşene razı olurken dimdik ayakta dururken, zaten zor olan bir durumu en hassas yerinden vurarak daha da zorlaştıracak ve seni evlat silahı ile öldürmeye çalışacak bir adam isteyeceğin son şey. Elini sımsıkı tutup evet derken olduğu kadar cesur olması gerek bir baba adayının olası bir yol ayrımında. Tabii eğer şanslıysan sevgili hemcinsim.

........................................

Sevgili baba adayımız, enstitümüz tarafından verilen bütün programlardan başarı ile geçmiş, sınavlarda üstün başarı elde etmiştir. Ve bunula birlikte bütün baba adaylarına; baba olmanın sadece bu işin tohumlarını atarkan annenin elini tutmak ve tohumların meyvesini sevmekten ibaret olmadığını kanıtladığından kendisini tebrik ederiz.


........................................


---Simge Tuğçe (DMR'in annesi)---

4 yorum:

a.c dedi ki...

süper yazı! hiç birşey atlamamış, dışarıda bırakmadan yazmışsın. çok öz bir yazı bu. daha ne eklenirdi akılma gelmiyor. ana-baba okulu olsa da ilk bu metni okutsalar. tebrik ederim:)

14 Ocak 2010 12:08
YENİ BİR HİKAYE BAŞLANGICI dedi ki...

mükemmel mükemmel mükemmel alkışlıyorum eline duygune sağlık

14 Ocak 2010 15:17
Unknown dedi ki...

Süper olmuş, eline sağlık valla. Daha ne olsun? İsteyen herkese böylesi nasip olsun... Tabii şansı varsa eğer:)

14 Ocak 2010 15:31
Adsız dedi ki...

Teşekkür ederim arkadaşlar...
Yüreğinize sağlık.
Sevgiler

14 Ocak 2010 17:50