Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

4 Ocak 2010 Pazartesi

Annem...

Ben hamileyken internet aracılığıyla okuduklarımı saymazsak, doğum ve bebek hikayelerini en çok annemden dinledim. Doğumumda ve ilk lohusalık dönemimde annem yanımdaydı. Dolayısıyla bu konularda bol bol konuşma fırsatımız oldu. Onu dinledikçe Türkiye'nin bu arada bir yerlerde çağ atladığını anladım :) Onun annelik serüveni ile benimki öylesine farklı ki, aynı çağda, aynı ülkede yaşanmış olamaz bütün bunlar. Oysa ki sadece 35 yıl öncesinden bahsediyoruz topu topu:) Ben hemen her detayı hayretle karşılıyorum ve ona gıpta ediyorum. Bunca kolaylığa rağmen, hala bazen tökezlediğimi hissederken, onun koşullarında bebek yetiştirmenin nasıl olabileceğini tahayyül edemiyorum.



Öncelikle fiziksel olarak nasıl bir ortamdan bahsettiğimizi anlatmak istiyorum ki; aşağıdaki sorulara annemin verdiği cevaplar daha hakkaniyetli değerlendirilebilsin.


Annem öğretmen. 17 yaşında göreve başlamış ve bir köye atanmış. Orada babamla tanışmış, 18 yaşında evlenmiş, 19 yaşında ben doğmuşum. Babam o sırada 23 yaşındaymış.


1974 yılında doğum izni toplam 40 gün. Doğum yaz tatiline denk geldiğinden, bu iznin bir bölümü de yanmış zaten. Tatil sebebiyle doğum ananenin yanında, evde, ebe yardımıyla oluyor. 1 ay boyunca anane anneyle, anne bebekle ilgileniyor. Daha sonra bebek 1 aylıkken uzun bir yolculuk yaparak öğretmenlik yapılan köye dönülüyor. Sonrasında anne-baba ve bebek, çekirdek aile başbaşa.


Köyde doktor yok (19 yaşında yeni mezun bir ebe var sadece:), elektrik yok, evde su yok, tek odalı toprak bir evde yaşanıyor, lojman yok henüz, çok fazla bebek eşyası yok, hazır bez yok. Nasıl olacağı önceden planlanmamış, üzerinde aylarca düşünülmemiş olan normal ve doğal bir doğum sonrasında gayet sağlıklı ve toparlanmış, genç bir beden ve müthiş bir moral var. Baba da 23 yaşında, gencecik. Buna rağmen neşeli, keyifli bir dönem.


Fiziksel olarak zor. Koşturması bol. Sabah bebeğe anne, öğleden sonra baba bakıyor. Kalan zamanlarda eve su taşınıyor, bezler yıkanıyor, sobanın ya da aygazın üzerinde ısıtılan ütüyle ütüleniyor, ev temizleniyor, yemek yapılıyor, bebek yıkanıyor, okulla ilgili planlar, fişler vs. hazırlanıyor... Her teneffüste koşturarak eve geliniyor ve bebeğe süt veriliyor.


İkinci bebek kışın ortasında, beklenenden erken geliyor. Köydeki ebe yardımıyla evde doğum yapılıyor. İlkinden farklı yanı, evde 4,5 yaşında bir bebek daha olması ve lojmanda oturulması. Hem elektrik var evde (haftanın 3-4 günü gitse de, günlerce gelmediği olsa da), hem de okul ile lojman aynı bahçede:) Eve hala su taşınıyor ama hemen okulun dışına bir çeşme yapılmış:)


Beni hayrete düşüren ise, ilk bebeğin yetiştiği fiziksel koşullar yıldıramamış ki bizimkileri, ikinciyi de yapmışlar:)


Şimdi sorulara cevaplar en hakikisinden...



1-Kaç yaşında anne oldunuz?
19 ve 23

2-Kaç çocuğunuz var?
2
3-Bebeğinizi kollarınıza aldığınız ilk an neler hissettiniz?
Öyle bir rahatlık hissettim ki, sanki içimde hiçbirşey yokmuş gibi.  Tertemiz, bembeyaz hissettim. Dünyada sadece ben ve bebeğim vardım o an. Ayrıca kendimi çok sağlıklı hissettim. Bu hissi hala çok net hatırlarım.
(Bu cevap sonrasında normal doğum yapma şansım olamadığı için çok derin üzüntü duyduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Şansınız varsa mutlaka doğal doğurun derim.)
4-Lohusalık döneminiz nasıl geçmişti?
İlki çok güzeldi. Annem herşeyle ilgilenmişti. Ben sadece bebeğimle ve kendimle ilgilenmiştim. Birbirimize alışmıştık. Bir odada başbaşa yaşamıştık. Lohusalık dönemim boyunca yatmıştım hep.
İkincisinde nispeten zordu. Kızkardeşim yanımdaydı ama o da daha genç bir kızdı. Yine de çok yardımı oldu. Çok ağır bir kış vardı. Her akşam köydeki ebe ve sağlıkçı arkadaşlar yalnız kalmayayım diye bize geliyorlardı. Yalnız kalmak istemiştim biraz

5-Lohusalık dönemi için önerileriniz nelerdir?

Bol bol dinlenin. Stresten, sıkıntıdan uzak olun. Bir odada kendinizle ve bebeğinizle başbaşa yaşayın. Bol bol uyuyun ve bol bol su için.  Kafanızı hiçbirşeye takmayın. Keyfini çıkarın. Sonradan hep güzel anımsayacağınız bir dönem.

6-Anneliğiniz konusunda hiç pişmanlık yaşadınız mı?
O zamanın doktor söylemleri nedeniyle; kızımı sadece 10 ay, oğlumu 11 ay emzirdim. Oysa sütüm boldu. 2 yıl emzirsem emzirirdim herhalde. Keşke uzun uzuuuun emzirseymişim. En büyük pişmanlığım kesinlikle budur.

7-Çocuk yetiştirmenin en zor ve en keyifli yanları nelerdir?

En keyifli yanı sevgisi. Bu sevgi insana dünyayı unutturuyor.
En zor yanı ise onu hayata hazırlamak.
8-Sizce çocuk hangi yaş döneminde anneyi daha çok zorlar?
Buluğ çağında zorluyor. Küçükken onu yönlendirmek daha kolay. Ama buluğ çağında yönlendirmek zor. Kendi bildiğini okuduğu bir dönem. Bu sebeple onun düşüncelerini dikkate alarak onun için de düşünmek zorundasınız.
9-Sizin döneminizde anne olmakla şimdi anne olmanın farklılıkları nelerdir?
Şimdi daha zor anne olmak, bizim zamanımıza göre. Biz, genç anne olduk. Fazla düşünmedik, araştırmadık. Bu sebeple çok korkmadık. Daha doğaldı herşey. Kendiliğinden oldu. Daha sağlıklıydı.
10-Günümüz annelerine tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

Şimdi daha geç yaşta anne olunuyor. İmkanlar çok. Bu sebeple çok araştırılıyor. Şimdiki anneler ince eleyip sık dokuduğu için, daha çok korkuyorlar. Daha bilinçliler, bu sebeple her şeyi kontrol etmek istiyorlar. Bu da daha çok strese ve korkuya yol açıyor. Anneliğin doğallığını ve içten geldiğini kabullenip, bazı şeyleri akışına bırakmalılar.


Çocuğunuzu sevin yeter. Sevgi herşeyin üstesinden gelir. Sevgi ile herşey güzelleşir. İçinizden gelen sevgiye ve anneliğe bırakın kendinizi.


İşte ben annemin o zor fiziksel koşullara rağmen, anneliğini böylesine doğal, böylesine sevgi dolu yaşamış olmasına ve hep muhabbetle, gülümseyerek, neşe ile hatırlamasına hayranım.

Zorlandığımda içime dönüp, içimdeki doğal anneliğin sesini dinliyorum. Kızımı alıyorum koynuma, kokluyorum, öpüyorum onu ve çoooook seviyorum. Annem gibi ben de sevgi, muhabbet ve neşe ile yaşamak istiyorum anneliğimi...


---Dağlar Kızı---

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu zorluklarla bu kadar sevgi ile bu kadar değerli insanları yetiştirmişler biz zamanların annesi.
Biz ise bu kadar imkana rağmen bazen biraz şımarıklık mı yapıyoruz acaba...
Çok güzel bir rop. olmuş.

4 Ocak 2010 12:46
Unknown dedi ki...

Teşekkürler.
Sanırım bazı mızıldanmalarımız şımarıklığa giriyor. Ben o anlarda annemin koşullarını düşünerek dur diyorum kendime doğrusu.

4 Ocak 2010 13:06
k.i.s.d. dedi ki...

doğallk ve içten gelme ile ilgili bölüm çok güzel. Farkında olmadan ne kadar da kontrolcü olduğumu fark ettim. Farkındalığım arttı. Teşekkür ederim kendi adıma.

4 Ocak 2010 13:49
Unknown dedi ki...

Ben teşekkür ederim:)

4 Ocak 2010 19:27
Girno dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık..

9 Ocak 2010 00:08