Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

17 Aralık 2009 Perşembe

Anne olunca anladım...

Henüz 2 aylık bir anne olarak anladım ki;
Sevmenin sonu yokmuş. İnsan birini gerçekten de içine almak istercesine sevebilirmiş.
Fedakarlığın derecesi evrenin sınırlarından çokmuş.
Hayat asla öncesiyle aynı olmayacakmış. Hayaller, planlar, umutlar, pişmanlıklar, heyecanlar en çok yavru için hissedilecekmiş.

Hayat artık en azından 3 kişilik olacakmış.
İnsan yorulabilir, savrulabilir, tökezleyebilir, düşebilirmiş. Ama yavrusu için bıkmadan hep dimdik devam edebilirmiş.
Emzirmek dünyalara bedelmiş. Yavru o minicik ağzıyla cork cork emerken onu seyretmek tüm zamanların en iyi filmlerinin en iyi sahnelerine taş çıkarırmış. 
Saatlerdir binbir şekilde işkence eden birinin tek bir gülücüğü insanın içini ısıtabilir, gülümsetebilir, bütün yorgunluğunu bir anda yokedebilirmiş.
İnsan bebeğini saatlerce seyredebilir, kucağında sarılabilir, o sırada mutluluktan hüngür hüngür ağlayabilirmiş. Üstelik bu durum hiç de garip gelmezmiş.

Ve;
İnsan, çocuklarının yaşıt olmasından başka hiç ortak yönü olmayan biriyle saatlerce sohbet edebilirmiş.
Kendi anne ve babası, anneanne ve dede olunca bambaşka bir boyuta geçiyor ve onlarla ilişkileri de aynı güzel boyuta taşınıyormuş.
Sevgili de aynı şekilde "baba" olunca başkalaşıyor; daha olgun, daha düşünceli ve fakat bazen daha endişeli oluyormuş. Aradaki sevgi, dünyaya gelen bebekle daha da güzelleşiyor, tadından yenmez oluyormuş:)


Ayrıca;
Ne kadar da çok anne ve bebek/çocuk varmış (algıda seçiciliğin güzelliği).
İstanbul'un kaldırımları, sokakları, toplu taşımaları, alışveriş merkezleri, sinemaları bebekli annelere hiç uygun değilmiş.
Bebekler/çocuklar için üretilen eşyalarda, biberonlarda, emziklerde, mobilyalarda vs. bile insafsızca zararlı binlerce materyal kullanılıyormuş.

Bir de;
Birinin kaka yapması ya da geğirmesi insanı çok mutlu edebilirmiş:)

---Dağlar Kızı---

2 yorum:

İlknur dedi ki...

Son cumle cok anlamli olmus. Gercekten insanin o aylardaki en buyuk derdi gaz oluyor :)

18 Aralık 2009 15:44
Unknown dedi ki...

Değil mi ama... Bol kokulu ve gürültülü zamanlar:)

18 Aralık 2009 19:16