Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

15 Temmuz 2010 Perşembe

Aile olmak

Çocuktan önce ve çocuktan sonra diye değişen hayatımız, aslında evlenmeden önce ve sonra diye çocuktan da önce değişmişti zaten...Hayatımızda belli dönüm noktaları vardır.İnsanlar hayatlarımıza girerler, bazen kalıcıdırlar bazen gidici...Eşler ve çocuklar kalıcı kısma giriyorlar.Hayatlarımıza girer girmez tümden değiştiriyorlar yaşamımızı.

Önce biriyle aynı evi paylaşma fikri korkutur insanı.Eğer bayansanız, karşınızdakini menun etme çabası daha fazladır.Evlenmeden önce annenizin yaptığı yemeği yerken, şimdi hem yemek yapmayı öğrenmek hem de eşinize beğendirmek için çabalarsınız.Eve birşey alınacaksa eşinizin fikrini alırsınız.Medeni insan modelinde ev ve evlilikle ilgili her konuyu beraberce düşünür sonuca bağlarsınız.En azından olması gereken budur.

Sonra bebeğiniz katılır aranıza.Bu insan yavrusu düşümenize pek fırsat vermez, hemen yapın ister.Konuşmak, tartışmak, sonuca bağlamak yok.Sadece yapın.Ağlatmayın,süt verin,uyutun,altını alın.Bunlara siz karar vermezsiniz, o karar verir.

İşte böyle olunca, kadın, evliliğin tüm yükünü sırtına aldığını düşünmeye başlar.Hala yemek yapıyordur, hala evin düzeninden sorumludur ve bir de "hayır", "şimdi olmaz" yanıtlarını kaale almayacak bir canlıyla mücadele halindedir.

Bu durumda gözününüz "koca"man "koca"nızı göremez.İlk 1 sene bunun için garanti veriyorum.Sevginiz azalmaz ama ilginiz mecburen azalır.

Bu durumda yapılacak en güzel yöntemi biliyorsunuz.Eşinizi bebeğinizle ilgili her konuya dahil etmek.Sadece emziremiyor olmalıdır baba, geri kalan herşeyi yapabilmelidir.Siz geceleri zombi gibi dolanırken o başka odada uyumamalıdır."ama işe gidecek yazık" diyen kayınvalidelere,görümcelere ve bilimum erkek tarafına kibarca, yanlışları hatırlatılmalı, inat ediliyorsa şiddetle karşı çıkılmalıdır ki, burada lohusalığınızı "depresyona girerim ha!" şeklinde kullanmak mübahtır.

Baştan, uykusuzluğa, pis kokulara ve ağlama sesinden davul olmuş beyin hallerini sizinle paylaşan baba, sizin durumunuzu iyice kavrar ve vereceğiniz ilgiyi beklemektense beraber olmanın yollarını arar.İlgisizliğinize hak verir yani.

1 sene bittikten sonra anne, biraz kendine gelir, azıcık saçımı başımı tarayayım, süsleneyim çabaları artar...Ben bir kitap okuyordum, neredeydi diye aranır durur.Bu haller buzun altında baharı bekleyen tomurcuğun hali gibidir.Bahar gelir anne, kadın olarak yeniden çiçek açar.

Bu 1 seneden sonra ayaklanan veletin peşinde koşmaktan bitap düşme durumları vardır ki, burada da babanın fiziksel üstünlüğünden yararlanmayı bilen akıllı kadın, kendini paralamakla uğraşmaz ve organize edilen iş bölümü eşlere, çocuklarıyla, birlikte ilgilenmenin keyfini yaşatır.Annenin ve babanın aklından başbaşa vakit geçirme kavramını büyütmekten çok,  "ailecek vakit geçirme" kavramını oturtmak yaşam boyu sürecek temponun beraber göğüslenmesini ve bundan mutluluk duyulmasını sağlar.

İlla biz çocuksuz vakitlere hasret kaldık diyorsanız bir mutlu haber, 2 yaşını dolduran çocuk anne ve babaya özel anlar bırakabilecek olgunluğa erişmişir.Burada devreye giren anneanneler, babaanneler makul zamanlarda çocuğunuzla ilgilenmeyi kabul ettiği sürece, siz de başbaşa vakit geçirebileceksinizdir.

Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, ben eşimin yüzünde oğlumu görüyorum.Aynı şekilde o da benim yüzümde.Geçenlerde birbirimize bir itirafta bulunduk.Biz onsuz beraber olamıyoruz.İkimiz de boşlukta kalmış gibi oluyoruz, beraber yemeğe çıktığımızda mama sandalyesi olmuyorsa masamızın yanında ya da garsonlar kapıdan içeri girerken eğilip "hoşgeldin küçük adam" diyecek kimseyi bulamıyorsa hiç de eğlenceli olmuyor ...Sanırım ailecek geçirdiğimiz vakitler başbaşa geçirdiğimiz vakitleri aratmaz oldu.

E bu da benim için bir başarı.Bakınız üst paragraf "iş bölümü" kısmı:)))

3 yorum:

nehirineylemleri dedi ki...

Biz de son paragraftaki gibi bi aileyiz sanırım. Herşeyi birlikte yapıyoruz, ancak öyle olunca keyif alıyoruz, içimize sindiriyoruz. Bırakıp gitmek zorunda olduğumuz nadir zamanlarda bile hep Nehir'den bahsediyoruz hep onu konuşuyoruz.
Beyin öyle bi moda girmiş ki babasıyla Nehir doğmadan önceki bişeyden bahsederken 'biz bekarken..' diyiveriyoruz. Sanki evliliğimiz Nehir'le başlamış gibi:)
Kendini çocuğuna göre ayarlayan ebeveynlerdeniz biz sözün özü.
Olsun herşey Onunla güzel!
Sevgiler
Eylem

15 Temmuz 2010 13:03
anne kaleminden dedi ki...

yazıyı çok sevdim, sanırım kendimi buldum, özellikle ilk 1 yıldan sonra kitabını arama durumu, baharı bekleyen tomurcuk halleri falan bana çok uydu :)

15 Temmuz 2010 16:14
Birben dedi ki...

Nehir'in annesi,

"biz bekarken" tanımını biz de "biz gençken" olarak kullanıyoruz nedense:)

Anne kalemi,
Ah o kitaplar hiç bitmez, bir de alıp yarım yarım bırakılıyor ya tüm heyecanı kaçıyor.

15 Temmuz 2010 17:43