Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

14 Haziran 2010 Pazartesi

Çamurlu Ayakkabılar.



Benim bir hayalim var, dinlemek ister misiniz?


Bu yazıyı okumaya başlayanlar; Elinize çayınızı alın, içine bir dilim limon atın, ekşi bir tat olsun ağzınızda, öyle hayal edin benimle birlikte. Arkanıza yaslanın, lütfen önce burnunuzdan derin bir nefes alın, rahatlayın, rahatlayın, rahatlayın, sakinseniz başlıyorum…


Bulunduğum yerde ses yok. Yani sokak sesi yok, nasıl detaylasam; araba egzoz sesi, korna, sokak satıcısı, müzik, simitçi, insan uğultusu vs. vs. İşte bu seslerden hiçbiri yok. Uzaktan hayal mayal bir traktör sesi duyuluyor, denizin dalga sesini duymak imkansız. Az önce Karabaş havladı, peşi sıra heybetli turuncu horoz. Bu horoz tam çılgın, bahçeye kimseyi sokmuyor. Ciddiyim nöbet bekliyor, Karabaş onun yanında çok pısırık. Puik puikler arka bahçede, onların sesi de karışıyor havaya, ama rahatsız etmiyor. Puik puik tavuk demek bizim kuzuların sözlüğünde.


Gökyüzü açık ve uzak burada. Dün sabah kızım okuldayken oğluma bulutları gösteriyorum, uzanmışız hamağa, ''Annesi ne kadar uzakta bulutlar'' dedi. Dikkatlice baktım gerçekten uzaktalar. Kızım gelince ona da anlatmış kardeşi, kızım da enlemler, boylamlar, bulunduğumuz yerin konumu, havanın açık oluşu, mevsimler üzerine bir konuşma yapmış. Bu gece bahçede uyuyup yıldızları inceleyecekmiş iki meraklı minik.


Buranın kokusu çok farklı. Kentli hanımlar kulak verin bana; Avm’lerden aldığınız Elizabeth Arden / Fifth Avenue var ya işte buradaki hakim koku o ve türevleri. Baharda portakal çiçeği kokusu, yaz başında hanımeli/ıhlamur ağacı kokusu, kışın odun kokusu, sonbaharda ise bilumum çim ve ot kokusu. Lakin alt fonda hep toprak, tarifsiz bir toprak kokusu…


Yediğimiz her şeyin tadı daha yoğun. Whooper menü gibi değil. Mesela eti kendimiz üretiyoruz. Acı sosu bahçedeki yamuk kırmızı biberlerden yapıyoruz. Hiç kaz eti yediniz mi? Kazlar kocaman oluyor, onları kesip kilerdeki askıya asıp kurutuyoruz, öyle yiyoruz. Salatalıklarım küçük ve çıtır, domateslerim -göz ağrım onlar benim- sulu ve çekirdekleri yeşilimtrak. Kiraz, şeftali, dut, erik ve portakal ağacım var. Bunlar evin bahçesindekiler dere ağzındaki tarlamızda da armut ve elmamız var. Çay içiyorsunuz öyle değil mi, bir dilim limon atın demiştim içine, ekşi olsun tadı. İşte dilinizdeki bu ekşi tat aynı benim mayhoş elmalarımın tadı.


Buraya kadar yazım dilinin yardımıyla dört duyunuza hitap ettim. Az çok kafanızda yaşadığım yer belirmiştir. Son paragrafta diğer duyuya değinmeye çalışacağım. Dokunma’yı sona sakladım. Tarifi zor bir duygu biliyorum ama niyetim vurguyu oraya yapmak, yüreğinize dokunmalıyım, bir anlamı olmalı beni okumanızın.


Tüm bu konudan bağımsız gibi gözüken paraflarımın aslında bir anlamı var. Hayalimi yazdım size ben. İki çocuk annesiyim, evlatlarımı eğitim sisteminden koruma derdinde olan. Sınav, test, ezber, hafta sonu dershaneleri, yarış bizim ailemize uymuyor. Kuzularımı aynı yeşilimtrak çekirdekleri olan bahçemdeki domateslerim gibi doğal, doğal büyütmek istiyorum. Endişeliyim ama bir planım var; Bizim küçük lambri bir evimiz olacak, dere ağzında da bir tarlamız. Çocuklarım liseye kadar deniz kasabasında puik puiklerimizle beraber büyüyecekler. Onlara öğreteceğim / göstereceğim hayat bilgisiyle; Kendisiyle barışık, mutlu, azimli bireyler yetiştirebilmeyi hayal ediyorum. Bir kere her hasat zamanı domateslerin bakımıyla ilgilenmek onların yetişmesini takip etmek bence bir azim örneğidir. Varsın daha az test çözsünler.


Yüreğine dokunuyorum çocuklarımın, ayakkabıları çamurlu olsun istiyorum. Tırnaklarının içi kirlensin oyun oynarken. Onlara baktıkça şükrediyorum hep, onlarda bana baktıkça sağladığım ortamdan minnet duysunlar istiyorum büyüdükçe. Bir anlamı olsun yaşamımızın, gerçek bir anlamı, az test, bol oyun. Doğalından bir yaşam. Çilek kızım, sana tüm yüreğimle dokunuyorum sık sık farkında mısın? Mirket oğlum sana doyasıya sarılıyorum, hissediyor musun?


Dilerim gerçekleştirebilirim,
Kendimle sınavım,
Kazanmak değil hedef,
Yaşamımızı doğal ve sakin kılmak.

2 yorum:

Birben dedi ki...

Ben oynamıyorum ama, bu sıcakta ofiste okunmaz bu yazı, istifaya kadar gider...

Ellerine,aklına sağlık.

14 Haziran 2010 14:22
Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

yeminle hissettim anlattığın anı. bekle ben de geliyorum

14 Haziran 2010 15:05