Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

18 Mayıs 2010 Salı

İlkokulu yeni bitirdiğim seneydi. Aynı mahallede balkonu bizim bahçeye bakan bir komşumuz vardı. S teyze. Hani kokular vardır insanları tanıtan ya da sırf ellerini birine benzettiğiniz, işte o türden tanımaydı benimkisi. Ne saçlarıydı ilgimi çeken, ne de giyim tarzı. En çok neyiyle hatırlarsın deselerdi o zamanlar bana, sanırım bağırtısıyla derdim. Koca mahalleyi inletirdi. Oysaki ufacıkta biriydi. Zayıfça bir şey. Burnunun şeklinden miydi bilmem, eğer ucunda bir de siyah koca bir ben olsa, sanki süpürgesine atlayıp gidecek bir cadıya benzetirdim. İçin için iyi ki öyle bir annem yok derdim. S Teyzenin bir de kücük 4-5 yaşlarında bir kızı vardı. P, toplucaydı biraz. Ama dışarda diğer çocuklarla çok sık oynamazdı, şimdi düsününce aslında yaramaz bir çocukta değildi.

S. Teyze de öyle komşularda pek gezmezdi, mahalledeki komşu kadınların katıldığı günlere katılmazdı. Mendebur muydu? Değildi bence, selam verir, konuşur gülerdi ama bu kadardı hepsi...

İşte bu S. teyzeyle ilgili anılarımda kalan en acıklı şey, bir gün kızının çok yaramazlık yaptığını balkondan başka birine anlatırmasıydı. Kızı çok yaramazlık yapmış, o da ceza vermek için ısıttığı meyve bıçağını bir kaç kere yüzüne basmiş. Uzunca bir süre öyle kahverengi izle gezdi yavrucak. O zamanlar durumun ne feci olduğunu kavrayacak yaşta pek değildim.

Zaten o olaydan sonra annemin az verdiği selamı hiçe düstü.
P. ye ne oldu?İlkokulu bile zar zor bitirdi.Okumadı.Zaten annesi ikinci çocuğu olan oğluna daha bir düşkündü. Kızını önemsemedi belki de.

Eskiden televizyonlarda izlemezdik vahşet annelerini, ya da ailelerinin haklarını suistimal ettiği çocukları. Yoktu belki de diyorum, ama işte bu komşu örneği geliyor gözümün önüne. Varmış iste bal gibi ama önemseyen olmamış. Şimdi de durum ne kadar farklı ki? Bu sefer sadece duymuyoruz da izliyoruz televizyonlarda, örtbas edilerek. Çok da bir fark olmadan.

Eskiden çocukluğumuzu yaşadağımız arkadaşlarımız anne oldular, bilinçliler, daha hamileyken başladık hepimiz birşeyler öğrenmeye. Aklımızda kurduk evlatlarımızı nasıl yetiştireceğimizi. Zorla değil konuşarak olmalı dedim ben. Anlatmalı, ona yasaklamadan öğretmeli.

Bir şeyi yasaklarken veya kötü derken sebebini anlatmalı derim."Cısss" değil, "sıcak" olduğunu bilmeli. En çok da toplum içinde çocuklarını azarlayan annelere yandan baktım keskin keskin. Anlasın utansın diye. Ve bir keresinde bu tür annelerden bir tanesi, "Bak heryerde rezil ediyorsun beni" diyerek daha çok azarladı.

Psikolog değilim, pedagojik bir alt yapımda yok. Ama o miniklerin hayatta en güvendiği insanlar anne ve babalarıyken ve yine bu çocuklar en çok anne babalarının sözlerini diğer insanlarınkinden önde tutarken, evdeyken bir annenin vermesi gereken terbiyenin anlatılmadığı, tembihin gerçekleşmediği, ceza ve ödülün dozunu abartmadan öğretilmediği bir ortamda yetişmeyen bir çocuktan hepsini bir anda beklemeyi çok yanlış görüyorum.Zaman zaman kızıma fazla tepkili olduğum oluyor, içimden saymaya başlayıp o da değiştirdiğim anlar. Bazı şeyleri anlaması için anlatırken yorulduğum. Ağzımdan " hayır" ların "evet" lerden çok çıktığı günlerde oluyor. Mükemmel olmadığımı bile bile çıktığım bu yolda en azından iyiyi bulmaya çalışıyorum.Çocukları istismar ilk önce ailede başlıyor , ufacık şeylerle, bilmezler, anlamazlarla. Oysa o minicik beyinler öyle taze ki herşeyi anlayıp bilmekte. Yaramazlık yapıyor diye, dayağı bir yol gören anneye, çocuğu diğer çocukları dövdügünde " kendini savunmasını öğreniyor" diyip geleceğe şiddet dolu bir fidan yetiştiren anneye kızıyorum ben.


"O daha çocuk, anlamaz bilmez, boşuna çeneni yoruyorsun " diyen bir hanım vardı geçen bana ögüt veren. Hani senin yüzüne öyle ifadesiz bakan genççe, şöyle minyon tipli, bir kadın vardı ya hani, hah iste o benim. Sana cevap verirdim en okkalısından ama senin arkanda sürekli pantolonunu tutup bir yandan seni çekiştiren çocuğun vardı, dur çekme derken altına kaçıran hani. İşte o çocuğun yüzüme mahçup mahçup bakmasından utandım da duymamazlıktan geldim ben seni. Bana akıl vereceğine kendi çocuğuna bir baksan ya hanım derdim sana. Ama dedim ya o bana mahçup olmuşçasına bakan minik gözlerden utandim...

6 yorum:

ikicocukannesi dedi ki...

Her bebenin kıymetinin bilineceği, vicdanlı bir aileye düşmesi dilegim,,

Keşke mümkün olsa...

İçim titredi okurken Esin,

S.Teyze kızına zarar verdiğinin farkında olsa yine öyle yapar mıydı dersin?

18 Mayıs 2010 10:39
ELİF dedi ki...

Çok etkilendim...
Ne güzel yazmışsınız...

18 Mayıs 2010 14:11
İlknur dedi ki...

Ellerine saglik Esin. Insanlar gucunun yettigine kaba kuvvet uyguluyor maalesef. Erkek kadina ve cocuga, kadin cocuguna. Bilmiyorlar ki gun gelecek o cocukta onlar gibi guclu bir kadin ya da erkek olacak. Ve ne yazik ki intikami cok ama cok aci olacak. Maddi intikamdan bahsetmiyorum. Annesini sevmeyecek saymayacak.

19 Mayıs 2010 17:06
MELEK KOKUSU dedi ki...

Ikicocukannesi, cok haklisin. Annelik sadece o bebegi karninda tasiyip dogurmakla bitmiyor. S teyzeye gelince, muhakkak uyaran olmustur, ama kendini degistirdigini pek sanmiyorum.

19 Mayıs 2010 21:33
MELEK KOKUSU dedi ki...

Tesekkürler Elif

19 Mayıs 2010 21:35
MELEK KOKUSU dedi ki...

Ne güzel söylemissin Ilknur. Bugünün genc anneleri bir gün yaslanacak. Yanina gelen evlat, torun arayacak o kirismis eller. Zamaninda vicdansizca dayak icin kalkmis eller, basini oksayacagi minikler isteyecek ama kimbilir orda olmayacak onlar.

Ilerde ben yaslaninca gözümün önündeki resim kalabalik ailemi, cocuklarimi, torunlarimi yanimda görmek. Gülen gözler görmek, suclayan degil.

19 Mayıs 2010 21:38