Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

9 Nisan 2010 Cuma

Ca(n) Kırıkları...

Aslında bu haftaki konuda yazmayacaktım, hep unutmaya çalıştığım, beynimin en alt katmanlarında hapsetmeye çalıştığım bir tecrübeydi yaşadığımız...

Ama baktımki her yazıda hem üzülüp hem de yeni birşeyler öğreniyorum, ben de yazayım dedim.. Yazayım ki küpe olsun tüm annelerin kulaklarına...

Bundan yaklaşık 2 ay kadar önceydi, Emre ile babaannenin evindeyiz, elimdeki su bardağını isteyince , kıyamayıp verdim eline ve Emrecik de gitti koltuğun kenarına bir vuruşta kırdı bardağı.. Hemen ben Emreyi kucaklayıp uzaklaştım olay yerinden, Necla annem açtı süpürgeyi süpürdü ortalığı, cam kırıklarını... Asayiş berkemal yani...

Ertesi akşam Emreyi babaanneden almak için yine evlerine uğradım, aynı salondayız, Emre yerlerde yatıyor kalkıyor, yuvarlanıyor... Ben gelmeden 1 saat kadar önce dedesi ile birlikte oyunlar oynayarak fındık kırmışlar, ortalığı dağıtmışlar ve sonra da toplamışlar.. Ancak ben yine de koltuğun birinin üzerinde bir parça fındık kabuğu buldum ve çöpe attım..

Biraz sonra Emre yerde bulduğu herşeyin tadına bakmak istediği için ağzında gevelediğini gördüğüm şeyin sesini duydum önce.. Çakır çukur derler ya işte öyle bir ses geliyordu kuzunun ağzından. Fındık kabuğudur sanarak, Emre'nin yanına gidip elimi ağzına sokmak suretiyle ağzındaki şeyi almaya çalıştım ama Emrecik de epey uğraştırdı beni, bir taraftan sırıtıyor, bir taraftan da ağzını açmamak için benimle mücadele ediyordu..

Son bir hamle ile ağzındaki şeyi çıkarmamla o salon karardı, kapkara oldu sanki.. Midemin bulandığını ve beynimin uyuştuğunu hatırlıyorum. Elimde yaklaşık küçük tırnağımdan daha büyük bir cam parçası vardı, şekli üçgen gibiydi ve her köşesi de azami sivrilikteydi.. Üstelik 2 saniye önce Emre'nin ağzındaydı ve yavrum onu bana verirken ne çok direnmişti..

Bir elimde cam parçası, diğer kolumda Emre kuzum, olduğum yere çöktüğümü ve tepkisiz bir şekilde gözümden sicim gibi yaş geldiğini hatırlıyorum.

Sonra babaanne ve dede olaya müdahil oldular, önce beni sakinleştirdiler, sonra da hepimizin bozulan morallerini şaklabanlıklar yaparak düzelten Emre'mi izledik yine..

Olmaz dediğimiz şey olmuştu, bir gün önce kırılan bardağın bir parçası koltuklardan birinin ayağının kenarında kalmıştı ve Emre de ertesi akşam o cam parçasını bulup ağzına atmıştı...

Şimdi bile düşünürüm hala içim ve burnumun direği sızlayarak, ya o cam parçasını farkedemeseydim?

Ya Emre o cam parçasını ısırmaya ya da daha beteri yutmaya kalkışsaydı?
Ya yutarken herhangi bir iç organına saplansaydı?

Ya çocuğumu uykuya yatırıp, olabilecek bir iç kanamayı anlamasaydım?

Ya o cam parçası canımın bir parçasına saplanıverseydi?
Ya.......

5 yorum:

Burcu.. dedi ki...

Melekler mi koruyor bu kuzuları acaba. Kim koruyorsa hep korusun lütfen, hiç çekmesin ellerini.
Ucuz atlatmışsınız; ucuz da olsa atlatacak başka durumlar yaşanmasın hiç, annelerin yüreği ağzına gelmesin..

9 Nisan 2010 16:22
benden, bizden... dedi ki...

of of offf okurken daraldım, Allah korumuş, gözümüzden sakınsak da olabiliyor işte :(

9 Nisan 2010 16:26
Filiz Morkoç dedi ki...

Bazen gerçekten onları bizim değil de sadece Allah'ın koruyabildiğine inanıyorum..

9 Nisan 2010 17:09
ayşegül dedi ki...

çok çok geçmiş olsun.Allah bütün kuzucukları korusun.

11 Nisan 2010 00:04
R. Berin Tuncel dedi ki...

Filizciğim çok geçmiş olsun.Kesinlikle Allah koruyor yoksa biz ne yapabiliriz, anlık durumlar bunlar...

16 Nisan 2010 19:56