Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

15 Mart 2010 Pazartesi

Anneliğin İlk Ayından Şaşkın Durumlar


Yeni anne her gün bir şeye şaşırır. Bir gün doktora gider, "Senin sütün az, doymuyor çocuk" der doktor. Şaşırır. Başka bir gün sütünü sağar pompayla. Bir bakar ki sütü çok aslında. Ama diğer gün, fazla pompalamaktan tahriş olmuş göğüslerle emziremeyince hoooooop başa döner hikaye: Mama takviyesi. Bebek, mamayı yer ve doyar ama annesine doyamayınca yine emzirme macerası başlar.
Sabah 7.30 emzirme. 9.00 yine emzirme. 11.00 emzirme ve mama. 14.00 emzirme ve mama. 17.00 emzirme ve mama. 20.00 emzirme. 22.00 emzirme. 23.00 mama...
Alt değiştirme, mama suyunu ısıtma, mama yedir, biberonu yıka, su kaynat, kaynamış suya koy biberonu, kirli bezi bıraktığın yeri bul, çöpe at, elini yıka, gazı var galiba, gazını çıkar, kendine çay koy, o uyuyunca içersin, gazı çıkmaz ama yine acıktığını anlayınca emzir, emzirme 25 dk sürdü. Şimdi çayını nereye bıraktığını bulmaya çalış. Ağladı. Sırtına kadar çiş yapmış. Bütün kıyafetlerini değiştir. Yatır. Annen "Hadi bugün yıkamıycak mıyız?" diyor. Suyu ısıt. Banyo malzemelerini topla getir. Ek radyatörü çalıştır, oda ısınsın. Yeni giyeceği kıyafetleri hazırla. Bütün kıyafetleri tekrar çıkar. Yıkandı, kurulandı. Ama yine acıktı. Emzir ki uyusun rahatça. Emzirdin ama doymadı. Mama suyu ısıt, biberona koy, ölç, besle. Gazını çıkar. Altı kirlenmiş yine. Altını değiştir. Sen de acıktın, yemeği ısıt, ye. Bir yerlerde bir çayın vardı senin ama nerede? Boşver artık. Uyu uyu uyu... Onunla beraber sen de uyu...

Ev kadınlarına ve tüm annelere büyük ödüller ve sürpriz hediyeler verilmeli! Yok ben anne oldum, bana verilsin diye demiyorum, gerçekten bana verilmese de tüm annelere verilsin. Önceden bebek bezleri kazanlarda kaynatılırmış filan. O annelere ne yapmalı bilmiyorum. Allah iki dünya saaddeti versin. Biz evde 2+1 kişiyiz ve yetmediğimizi hissediyorum. Bir de ben "İlle de herşeyi ben yapıcam" diyen biri değilim oysa. Şımarık mıyım neyim? Niye böyle oluyor? Bir de, ne olursa olsun evime yapışmışım, başka yerde olmayı asla tercih etmezdim. Geçenlerde bir arkadaşım diyordu ki "okuldaki çocuklarla uğraşmak kolay da, evde kendi çocuğunda uğraşmak zor geliyor". Okuldaki çocukları almayayım şimdilik. Evim güzel. Yalnızca şaşırıyorum. İnsan bu kadar yorulur ama bu kadar da memnun olur mu? Şimdi bana deseler, sen bu çocuk işini bırak, bak sana şöyle bişey verelim, hayatta kabul etmem. Nasıl bir şey bu? Ana yüreği dedikleri bu olsa gerek:)

Not: Bu yazıyı anneliğimin ilk ayında yazmışım. Bugünlerde hayatımız biraz daha düzenli tertipli olduğu için çılgın bir hızla geçen o günleri anmanın daha eğlenceli olacağını düşündüm. 

8 yorum:

SERRA dedi ki...

ayy okurken yoruldum ama hepsini bende yaptım,anneme, aklına nasıl mukayet olduğunu soruyorum ben anne olduktan sonra,30 yıl önceki şartlarda nasıl 3 çocuk yetiştirdin diye..hakları ödenir mi yaa?

15 Mart 2010 12:24
Hilal dedi ki...

"sevgisi olmasa..." diye başlar ya cümleler..
hakikaten öyle..
kolay değil bebeğe bakmak, ama bu ( annelik )bize verilmiş bir güzellikse, inanışım öyledir ki verilen şeyi kaldırabilir insan. kaldrıamayacak olsa neden verilsin.
bunu düşünür kendimi şarj ederim kendimce:)
aynen senin yazıda anlattığın gibi..

bu ana yüreği..

15 Mart 2010 12:28
Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

aaa hilal hani "unutuyorsun" diyorlar ya? şimdi farkettim unutmuşum!!! aynen biz de Tuna'ya annemle ikimiz baktık ilk aylar. allahım o ne yorgunluktu öyle. güzel haber: zamanla daha az yorulacaksın
sevgiler

15 Mart 2010 12:54
GULÇİN ÇAKIR dedi ki...

Şİmdiben bu güzel yazının üstüne "antimama" bir yorum yazsam çok mu "antipatik" görünürüm:)Ama bende başlarda öyle çektim ki bu sütün yetmiyor mitinden sütümün yettiğine inanmam altı ayımı aldı tabi bir sürü şey de bu arada tadına varılamadı endişe etmekten ama sadece şunu eklemek istiyorum "her annenin bebeğine yetecek kadar sütü vardır sadece kilo takıntılı çocuk doktorları ve yakınlar olayı bulandırıp annenin kafasını bir güzel karıştırırlar." Bu güzel blog için teşekkürler ederim ve ben kaçarrrr...

15 Mart 2010 14:27
k.i.s.d. dedi ki...

Daha dün gibi o günler... Ama iyi ki geçti. Çok güzel anlatmışsın olanı biteni. Annelik böyle bir şey herhalde. Her günü ayrı macera, yavaş çekimlisinden...

15 Mart 2010 14:50
R. Berin Tuncel dedi ki...

aman bana daral geldi.ikinci mi?sonra mümkünse :PP

15 Mart 2010 19:19
burcu dedi ki...

birebir yaşadım tüm bunları.o yorgunluğum,uykusuz günlerim hiç bitmeyecek sanırdım.kesinlikle büyüdükçe işler daha kolay,hayat daha zevkli olacak.

15 Mart 2010 23:28
a.c dedi ki...

Serra, hakları elbette ödenmez, o şartlarda o kadar güçlü kalmışlar...
Hilal, evet gizli bir güç var annenin içinde, kendini şarj ediyor sanki:)
Hülya, zamanla unutuluyor doğru, bu yazıyı ilk ay yazmışım şimdi okurken çok yabancı geldi ben bile anlamadım niyeydi bu kadar telaş?
Gülçin, olayın tadına varmak için bayağı bir şeyler yaşamak gerekiyor, tecrübe, tecrübe...
Kisd macera dolu amerika:)
sirar, bence de:)
burcu, ah her gün başa sarıyordu film. şimdi o günlere göre daha iyi çok şükür.

16 Mart 2010 00:33