12 Şubat 2010 Cuma
Baba, Oğul ve Kutsal Cumartesi
Cumartesiler özeldir, güzeldir.
İlkokul zamanı cuma öğleden sonra başlardı, cumartesi heyecanı. Cuma akşamı 2 günlük tatilin başlangıcı mutlu ederdi. Hoş; çocuktuk ve mutlu olmak için çok büyük beklentilerimiz yoktu.
Cumartesi sabahı efsanevi program "cumartesiden cumartesiye" saatinde çoktan origami kağıtlarımızı hazırlar, ve her seferinde daha biz yapamadan "yapılmışını" görürdük.
İş hayatımda da her cumartesi tatil yapar; ama her pazar da çalışırdım. Olsun, "benim cumartesim"di sonuçta. Hiç kullanılmamış, tertemiz bir cumartesi. Günü kaçırmamak için erkenden kalkılan, akşamın ne çabuk geldiğine şaşırılan enfes bir gündü.
Tuna'nın doğumundan sonra günler önemini yitirdi. Hafta içiyle haftasonu birbirine karıştı bir süre.
İşler, günlük düzen, beslenme ve uyku saatleri rayına oturduktan sonra yeni bir cumartesi rutinimiz oldu.
Kahvaltıdan hemen sonra başlayan baba-oğul günü.
Anne içinse evde temizlik ve kendiyle başbaşa kalabildiği sesizlik günü.
İşin ucunda "sadece kendimi dinlemek" olunca, temizlik gibi sevimsiz bir iş bile gitgide daha keyifli olmaya başladı.
Banyo yapıp kahvemi koyup PC başına kurulduğum saatlerde ise emailime hep aynı fotoğraf karesi düştü.
Oto koltuğunda uyuyakalan bir tombalak fotoğrafı.
Babası hemen her hafta aynı pozları yakalayıp, artık özlemeye başladığım saatlerde email kutuma atmayı rutine bindirdi.
Mevsimler değişti, oto koltuğu değişti, Tuna büyüdü, uyurkenki ifadesi bile değişti ama rutin değişmedi.
Baba fotoğrafı yollar, annenin o birkaç saat ayrılıktan bile burnunun direği sızlar.
5 yorum:
Toyo toyotaaaa:)
12 Şubat 2010 18:29Çok şirin Tunik
çok şiriiiin.. maşallah maşallah.
13 Şubat 2010 15:42sağolun teyzeleri
13 Şubat 2010 16:28çok tatlı yazı da Tuna da :)
14 Şubat 2010 10:32sirâr
14 Şubat 2010 22:09teşekkürler
Yorum Gönder