8 Ocak 2010 Cuma
Evrensel bir kimliktir annelik...
Kayınvalidem (Alman'dır kendisi), hayatımda tanıdığım en zarif insanlardan biridir. Bu her zaman bakımlı görünmeyi beceren, sakin ve tutarlı insan, iki erkek çocuğunu sesini yükseltmedigi halde disiplinli bir sekilde yetiştirmiş olmasıyla bana örnek olur. Ve ben her kendimi onun yanında kızıma 'Selin hayır! diye yüksek sesle çıkışırken yakaladığımda kulaklarıma kadar kızardığımı hissederim nedense.
Anlatır, tartışır, fikrini söyler ama zorlamaz, ısrar etmez. Seramik sanatçısı olmasından ileri gelen bir özgür bırakma prensibi vardır ama özgür bırakırken seçenekler sunulması gerektiğine inanır. Bu hem oğulları, hem gelinleri (ki biri Türk, diğeri Rus'tur) hem de torunları için geçerlidir.
Bu prensibi bir anneyi iyi anne yapan bir özellik olarak onda gördüm ve takdir ettim. Örneğin yemek konusunda problemli olan kızım için bana her zaman 'Rahat bırak, o yiyeceğini gerek duyduğunda zaten zamanı gelince yer' demiştir. Önceleri ters gelse de denediğimde haklı çıktığını gördüm.
Bu röportajı anneliğin evrensel bir duygu, hatta kimlik olduğu çıkış noktasıyla yaptım, ama bu arada iki kültür arasındaki farklılıklara da parantez içinde değinmeden geçemedim.
- Kaç yaşında anne oldun?
- Kaç çocuğun var?
- Bebeğini kollarına aldığın ilk an neler hissettin?
Zaten büyük oğlum da melek gibi bir bebekti, ikinci oğlum doğana kadar kendimi dünyanın en iyi annesi sanıyordum. Ikinci doğum kolay ve çabuktu, hatta hastahanede doktorla şampanya patlatmıştık doğum ertesi. Ancak ikinci oğlum kolikli bir bebekti ve o zaman anneliğin sandığımdan çok daha zor olduğunu farkettim. Bir de bakılması gereken büyük oğlum vardı ve bu durumu daha da zorlaştırıyordu tabii.
- Lohusalık dönemin nasıl geçmişti?
İkinci oğlumda ise çok zorlandığımı hatırlıyorum. Önemli bir enfeksiyon geçirdim ve uzun süre hastahanede kaldım. Ailem uzakta olduğundan (biz Hollanda'da idik, aileler ise Almanya'da) bir arkadaşım büyük oğlumun bakımına yardımcı oldu o esnada.
(Benim notum: Almanya'da annelerin lohusaya eşlik etmeleri geleneksel bir görev değil. Tam tersine bu dönemin çekirdek aile içinde geçirilmesi bekleniyor. Büyük anne ve babalar çok kısa bir ziyaretten sonra evlerine dönüyorlar ve yeni anne-baba daha ilk günden itibaren kendi yağlarında kavrulmaya başlıyorlar. )
- Lohusalık dönemi için önerilerin nelerdir?
(Benim notum: Almanya'da lohusaların ziyaretine davet edilmeden gidilmez. En yakınlar bile önce telefonla sorar, ve izin çıktığında ziyarete giderler. Hele bizdeki gibi hastahaneye ziyaretçi akını kesinikle yapılmaz. Böylece anne bu kendini çok da insan içine çıkacak durumda hissetmediği ilk zamanlarda toparlanma şansına sahip olur ve bebek de ziyaretçilerin taşıyabileceği her türlü virüsten otomatik olarak korunur)
- Anneliğin konusunda hiç pişmanlık yaşadın mı?
Bir çocukla an be an ilgilenmek, büyümesine, değişmesine şahit olmak bence çocuk yetiştirmenin en güzel yanı. Zor yanlarını unutuyor insan zamanla. Şimdi düşünüyorum da aklıma hemen hiçbir şey gelmiyor. Sanırım iki çocuğumun arasındaki tartışmalar beni zorlamıştı zaman zaman. Ama çözüme ulaşıyor herşey sabırla.
(Benim notum: eşimin anne ve babası ilgi alanları ve kişilikleri tamamen farklı iki oğullarını çok bilinçli bir biçimde farklı yerlere yöneltmişler. Örneğin sporda birini yüzmeye yönlendirirken diğerini voleybola teşvik etmişler. Böylece kıskançlığı en az düzeye indirgeyip yeteneklerinin daha etkin bir biçimde ortaya çıkmasını sağlamışlar)
- Sence çocuk hangi yaş döneminde anneyi daha çok zorlar?
- Senin döneminde anne olmakla şimdi anne olmanın farklılıkları nelerdir?
(Benim notum: Özellikle Türkiye'de bu başarı baskısının çılgın boyutlara vardığını görüyorum ben de. Daha anaokulunda başlıyor her dakikayi planlama, ardi arkasi kesilmeyen yoga, bale, drama dersleri. Yatma saatine kadar çocukların nefes alacak zamanları olmuyor. Her dakikaları planlanan çocukların yaratıcılıkları ise destekleneceğine köstekleniyor. )
- Günümüz annelerine tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
(Benim notum: Kendini gerçekleştirmek. Bence anahtar kavram bu. İyi evlat, iyi insan, iyi anne olabilmenin sırrı , günlük mutlulukların çoğaltıldığı ve yeteneklerin sonuna kadar kullanıldığı bu kendini gerçekleştirme alanından geçiyor).
---Özlem---
7 yorum:
valla super bir kadinmis helal olsun, son derece saglikli ve dogru gozlemleri, onerileri ayrica cok da guzelmis:)
8 Ocak 2010 15:05kayinvalidenize bir soru daha sormanizi istesem, simdi 'keske bir kac tane daha cocugum olsaydi' dedigi oluyormuki... süki
9 Ocak 2010 00:39Kayinvaliden ile yaptigin bu guzel roportaji tebrik ederim, bu yazin bende ogluma hamile oldugum donem ile dogumu hakkinda yeniden bir yazi yazma arzusu uyandirdi, anne olmanin kulturlerarasiligini ve evrenselligini bu kadar iyi yorumlar bir roportaj, bravo! ben de en kisa zamanda yazayim istedim deneyimimi, bizim kulturumuzden cok ayrisan bir deneyimdi bizimkisi, oglum, esim ve ben, ucumuz, kimseleri yanimizda istemedik, tum zorlu ama bir o kadar da essiz guzellikteki deneyimleri cekirdek ailemizde yasadik. Daha da yaz Ozlemcigim, sende daha ne kiymetli bilgiler, paylasimlar var, bekliyorum o guzel yorumlarini, guzel kalpli kardesim benim...
9 Ocak 2010 19:09Özlemcim Büyük bulusma gününe sayili günler kaldi....Biliyorum uzaklardasin ama yine bir sorayim dedim.Gelebiliyormusun?
12 Ocak 2010 23:19Sevgiler
çok özendim çok imrendim gıbta ettim.. türklerşn yapısına ters bi sakinlik ve dinginlik var en çok ona özendim, her ülke yapısının genel olarak getirdiği bi yapı da var aslında
15 Ocak 2010 13:02Hallo ,
18 Ocak 2010 00:12Es hat mir gefallen ihre Seite zu lesen.Weil ich auch sehr lange Jahre in Deutschland gelebt habe kenne ich die 'deutsche Kultur ' ziehmlich gut .Die Kİndererziehung ist echt sehr gut!.
Alles gute bis bald,denn ich werde ab jetzt öfter eine Besucherin von ihrer Seite werden.
A.B.
Çok güzel bir yazı olmuş ve çok da bilgilendirici...
26 Ocak 2010 22:28Yorum Gönder