Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

28 Aralık 2009 Pazartesi

Orada Olmalıyım


Evde olmalıyım. Oysa annem, “Asla istifa etmeyeceksin!” dedi. “Çok büyük bir hata olur bu”.
Orada olmalıyım çünkü kızımın bana ihtiyacı olduğu kadar benim de onunla beraber olmaktan kaynaklanan mutluluğa ihtiyacım var. Onun çeşit çeşit gülümsemeleri olduğunu görmek için evde olmalıyım. Bugün ne yapmayı öğrendiğini anneannesinden veya yabancı bir kadından öğrenmek istemediğim için. O, sorular sorarken yanında olmak istediğim için. Benim mükemmel cevaplarım olduğundan değil; yalnızca o soruların hepsini duymak istediğim ve onunla beraber cevap aramak istediğim ve dünyaya bir de onun gözlerinden bakmak istediğim için. Uzun uzun.

Aylaklık yapmak için orada olmalıyım. Bir gün pencereden bakıyordum. Bir anneyle çocuğu aşağıda yürüyorlardı. Anne, çocuğun elini bırakmış, çocuk çimlerin üzerinde yürüyordu. Sonra duruyor, yerden bir şey alıyor, onu dakikalarca inceliyor, geri bırakıyor, annesi de o durdukça onunla beraber duruyor, bazen biraz ilerliyor ama asla acele etmiyor, ettirmiyordu. Anlaşılan ne kadar süreceği, yalnızca ikisinin keyfine kalan bir yürüyüşe çıkmışlardı. Acele etmemek için orada olmalıyım.
Bulaşık makinesini yerleştirip Ayşe’nin yanına döndüğümde bile onun ben gelene kadar büyüdüğünü düşünüyorken bazen… Tüm gün uzakta ve eve en erken 5’te döneceğimi düşününce… Kim bilir ne kadar daha büyüyecek ben dışarılarda koştururken ve kendi kızıma değil başka insanlara faydalı olduğuma sevinirken… Öğrencilerimin çok iyi öğretmenleri olabilir daha… Oysa benim kızımın bir tane annesi olacak. Benim değerimi, ille de evden uzakta kalmamın yükseltmesine meydan okumalıyım. Yıllardır, dışarıda çalışmayan annenin, “evde oturan” kadın olarak beynime kazınmış olmasına, ve bu kadının kimse tarafından saygı görmemesine meydan okumalıyım. İçimden geçene aykırı hareket etmekten ötürü saygı görmek ve değeri bilinmek midir hayatımı daha anlamlı kılacak olan? Bir kadın asla “evde otur”maz ve bir kadın evde “otursa” bile bu, yere düşüp “annecim!” diye ağlayan bir çocuk için ne güzel bir şeydir.
Çocuklar, bizi hiçbir zaman, dış dünyanın acımasız kriterleriyle ölçüp biçmezler. Anne, onu seven biridir. Kucaklayandır. Masal anlatan, ona sevdiği yemekleri yapıp sevmediklerini zorla yediren, sarıp sarmalayan, koruyandır. Belki de kendimi çocuğumun gözünden görerek cesaret kazanabilirim düşündüğüm şeyleri yapmaya. Bir çocuk, eğer siz ona öğretmediyseniz, sizin ne kadar para kazandığınızla, ona hangi oyuncakları alabildiğinizle ve ne marka ayakkabı giydirdiğinizle, onu hangi okullara gönderdiğiniz veya nasıl bir evde yaşattığınızla ilgilenmez aslında. Siz gerçekten yetiniyorsanız ve onun yanındaysanız ve onu seviyorsanız ve ona doğru davranıyorsanız o çocuk mutludur. Büyüdüğünde sizi asla alamadığınız oyuncaklarla veya kıyafetlerle, cebine fazladan koymadığınız harçlıkla suçlamaz bir çocuk. Çocuklar büyüdüklerinde büyüklerini en çok, “sana ihtiyacım varken sen yoktun” diye suçlarlar.
Bunun için orada olmam lazım. Evimde. Onun yanında. Kalbimden geçenleri dışarı vurarak, hayatımı yeni baştan yazmaya çalışarak… Evimde dururken bunu onun için değil aslında kendim için, sonra bizim için yaptığımı bilerek… En önemlisi de bu seçimlerden dolayı kimsenin beni alkışlamayacağından ve alkışlamak zorunda da olmadığından emin olarak…

---Anne Cafe (Hilal)---

6 yorum:

Deniz dedi ki...

Benim annem çalışıyordu.Ve ben onu hiç suçlamadım. Şunun için söylüyorum, bir çocuk nasıl ki annesini alamadığı oyuncaklar nedeniyle suçlamıyorsa, çalıştığı için de suçlamaz bence.
Hatta ben o zamanlarda, annemin kariyer sahibi, giyinp çıkan, hoş bir kadın olmasıyla gururlanıyordum içten içten...

28 Aralık 2009 15:21
a.c dedi ki...

Kimbilir? Keşke Ayşe'nin dili olsa da o da bana dese sizin dediğinizi:) "Aman annee dert ettiğin şeye bak, suçlamam ben seni git çalış" dese:

28 Aralık 2009 18:10
ela selin dedi ki...

En dogru karar kalbinle cesaretinin kesistigi noktadaki karardir sevgili Hilal...
"Acele etmemek için orada olmalıyım." cümleni cok sevdim. Ne kadar dogru. Evde gecirdigim zaman boyunca en cok o yavas yavas akan zamani sevdigimi farkettim. Oysa ne cabuk büyüyorlar...Sanirim ben "quality time"a cok da fazla inanmiyorum. Ne kadar cok koklayabilirsek onlari, o kadar güzel...Ama o karar var ya o karar, yerine oturmali ve vicdanini rahatsiz etmemeli. Ne yönde olursa olsun.

29 Aralık 2009 22:07
a.c dedi ki...

Özlem Ben de hep söylenen "kaliteli zaman"a pek inanmıyorum galiba. İnsan çocuğuyla sabahtan akşama kadar görüşürse kalitesiz zaman mı geçirmiş olur yani? Vicdanımla görüşmelerim sürüyor...

1 Ocak 2010 03:28
Girno dedi ki...

"Kim bilir ne kadar daha büyüyecek ben dışarılarda koştururken ve kendi kızıma değil başka insanlara faydalı olduğuma sevinirken"

anne olmak" ne zor değil mi, yani hep onun yanında olmak istiyor insan hemde herşeye yetişmek. ben asla kendimi evde oturacak biri gibi görmezdim ama şimdi kesinlikle anne evde olmal ıdiyorum, ve bunu evrensel bir doğru gibi değil, sadece ben böyle istediğim için ve böyle hissettiğim için. aslında evde oturmak beni
m için lüks ama ne yapayım ben de meydan okuyorum, evdeyim, mutluyum, kızlarımla büyümek, onlar büyürken herşeylerine tanık olmak harika :)

12 Ocak 2010 21:43
Girno dedi ki...

Ayrıca yazıyı çok beğendim, içimden geçenler ve benimde yaşadıklarım, çok ço kiyi olmuş :)

12 Ocak 2010 21:43