1 Ekim 2010 Cuma
maraton
O sabah 6 aylık oğlum ve 2 yaşındaki kızımla annemlere gidecektim. Akşamdan kıyafetlerini, oyuncaklarını, bezlerini, yiyeceklerini ihtiyaç duyabileceğimi düşündüğüm herşeyi hazırlamıştım. Uykusuz bir gecenin sabahıydı. İşe gidecek eşimle birlikte evden çıkacağımız için hızlı ve pratik olmaya azami düzeyde gayret sarfediyordum.
İşe bez değiştirme ve kıyafet giydirmeyle başladım. Gözlerim uykusuzluktan yanıyordu. Amma küçülmüş bu tişört derken kızıma yanlış tişört giydirmekte olduğumu farkettim. O sırada ihtiyacını temiz beze gidermeye bayılan oğlumun iş başında olduğunu esefle farkettim. Kızım da sevinç nidalarıyla tek kolu giyilmiş tişörtle evin diğer ucuna kaçıyordu. Eşim duşunu alıp hazırlanırken, ben de aceleyle giyinmeye başladım. Duyduğum güm sesine eşlik eden ağlamayla son hız salona yöneldim ancak yerdeki oyuncağı görmediğim için takılıp, düşmüştüm. Salona girdiğimde salon masasının üzerindeki vazonun yerde kızımın da yanında olduğunu gördüm. Neyseki bir yeri acımamış, sadece korkmuştu. Onu kucağıma alıp sakinleştirmeye çalışırken, eşime herşeyin yolunda olduğunu bildirdim. Ancak üzerimde bir sıcaklık vardı. Kızıma 5 yerine 3 numara bez bağlamış hatta bağlayamamış olduğumu bu şekilde öğrendim. Bu sırada oğlum ağlamaya başlamış, eşim ise hazır mısınız diye sesleniyordu. Oysa ilk uyandığımızdan daha ileri bir noktada değildik. Elimde hala altı kirli ve üstleri giydirilecek iki çocuğa ilave olarak, tuvalet muamelesi görmüş bir anne vardı.
Evden çıkmaya kararlıydım. Zira annemde biraz nefes alıp, bir rahat çay içebilecek imkanım olabiliyordu ve buna gerçekten ihtiyacım vardı. Hızlıca düşünüp eşime hazır olduğumuzu bildirdikten sonra çantadaki kıyafet ve bez stoğunu artırdım. Eşime çantaları alıp, bizi arabada beklemesini söyledim. Kızımın üzerini değiştirip, oğlumu kucaklayıp kendimi arabaya attım.
Anneme girdiğimde çoraplarımın farklı, buluzümün ters, saçlarımın darmaduman, fermuarımın açık olması detayları bana vız geliyordu. Hemen oğlumun bezini değiştirip, muzaffer bir komutan edasıyla kendimi koltuğa attığımı hatırlıyorum.
8 yorum:
Of ben daraldım valla burda :)) Bir demlik çayı haketmişsin:)
1 Ekim 2010 14:32nasıl güldüüüüüm :))) çok tatlı haller ama bunlar yaahu :))) hepimiz aynıyız değil mi? :):)
1 Ekim 2010 14:36Ne kadar terslik gelirse gelsin üst üste
2 Ekim 2010 12:34Pes etmek yok!
Üstelik sonunda gezme varsa 'tutmatın beniii' diyorum.
son paragrafı okurken koptum ben :)
2 Ekim 2010 14:47Ben de okurken kendimi yaşadım. 2 çocuk annelerini buradan kutluyorum. Bir çocukta bunları yaşayıp ikinciye cesaret edebilmek takdir edilesi geliyor :)
3 Ekim 2010 17:27Bu arada ben de düşünüyorum. Ne zaman soğumamış çay içebileceğim ve eşimle beraber sıcak yemek keyfi yapabileceğiz ?
elif haketmişim demi bi demlik çayı, bence de :))))
5 Ekim 2010 10:02hande kesinlikle okurken, aynı bizim ev dediğim o kadar çok oluyor ki :)
damla pes etmek yok bir şekilde gezmeye gideriz biz :)
ayşegül sorma yaaa... ama o işleri organize etmek benim için türkiye yi yönetmekten daha zordu :)
ıtır bir çocuk annelerinin işi çok kolay geliyor bana da 2.den sonra :)
bu kadar olmaz dedirten bir sabah yaşamışsınız
5 Ekim 2010 21:28ben hiç bu kadar cesaretli olamadım 1,5 sene arayla 2 çocuk doğurmak..yapabilene helal olsun ,size de...
bir şey daha o sabah eşiniz niye yardım etmedi?
serra yorucu gerçekten, çevremden hep ileride rahat edeceksin diyolar, umarım bir bildikleri vardır :) eşim sabah traş olup duş alırken oldu tüm bunlar...
6 Ekim 2010 12:05Yorum Gönder