Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

26 Ağustos 2010 Perşembe

Mahrumiyet de Bir Ceza Mı?

Kendimi bildim bileli domates yemem ben. Hatta evlenene kadar kabuğu soyulmuş yani suyu dışına çıkmış domatese dokunamazdım bile. Şimdi şimdi eğer çok minik doğranmışsa yemeklerin içinde yiyebiliyorum. Çiğ yemem ise hala mümkün değil.
Evde her zaman sorun olmuştu domates yememem. Her pazar kahvaltısında babam zorla bir dilim yedirmeye çalışırdı. Kimi zaman yer ama arkasından öğür öğür bir hal olurdum kimi zaman da yemeyeceğim diye inatlaşırdım.
O zaman babam bana mutfak cezası verirdi. Tasımı, tarağımı, tabağımı toplar kahvaltıma mutfakta devam ederdim. 1 dilim domatesimi yemeden de sofraya dönemezdim. Ama ben gene de yemek yerine o dilimi sarıp sarmalar çöpün dibine tıkıştırırdım. 
Yani bu mutfak cezası işi bende pek işe yaramazdı. 
Aksine mutfağa gitmeyi pek severdim. Parkelerle sek sek oynardım kendi kendime :)
Bilinçli olarak hatırladığım tek cezadır; mutfakta kahvaltı cezası.
Öncesinde daha da küçükken verilen ceza var mıydı bilmiyorum ama annem yapı olarak cezaya karşı bir insan olduğu için sanmıyorum da.

Ayaz'ın henüz cezalandırılma zamanı gelmediğimden düşüncelerim hep okuduklarımla sınırlı şimdi. İnsanın başına gelince bütün bildikleri okudukları yalan oluyor; bunu biliyorum.
Ama amacım mümkün olduğunca birbirinden farklı konularla cezalandırmamak.
Bunu yapmazsan şuraya gidemezsin ya da yaramazlık yaparsan dondurma yiyemezsin bana çok da caydırıcı gelen şeyler değil.
Çünkü 2-3 yaşında bir çocuğun sebep-sonuç ilişkisi kurabileceğini düşünmüyorum.
Bu yüzden cezadan çok mahrumiyetin faydalı olabileceğini düşünüyorum.
Aslında mahrumiyet de bir tür ceza ama hiç değilse yapılan-yapılamaması gerekenle ilintili.
Mesela boya kalemleriyle duvarları boyayan bir çocuğun o günkü parkını yasaklamak yerine belli bir süre boya kalemlerinden mahrum etmek gibi..
"Duvarları boyadığın sürece kalemlerinle oynayamazsın."


Büyük konuşmuyorum, "Ben bunu yapmam" demiyorum; çünkü şimdiye kadar söylediklerimi hep bir şekilde yapmak zorunda kaldım.
Çocuk yetiştirmede belli bir standart yok sonuçta. İnsan çaresizlik ya da inanılmaz bir sinir anında 'uzmanların bakış açısını' falan görebilecek durumda olmuyor.
Sanırım yaşadıkça öğreneceğim bende.
Umarım öğrenirken de hem çocuğum hem de ben en minimum sinir harbi ve stresle atlatırız kriz anlarını..

1 yorum:

SARP DAĞHAN DURAN dedi ki...

Merhaba ben de bir anne olarak 3 yaşındaki oğluma aynı cezaları uyguluyorum.Kararlı olup cezayı tekrarladıkça davranış biçiminin düzeldiğini görüyorum.

29 Ağustos 2010 19:01