Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

28 Haziran 2010 Pazartesi

42. Madde Parasız Eğitim




Yazmaya başlamadan elimde kaynaklar, rakamlar olsun istedim. Ülkemiz ve dünyada okul öncesi eğitimde ne durumdayız, uyguladığımız eğitim politikası nasıl işliyor, rakamlar nedir merak ettim. Bir sürü bilgi edindim. Bunlardan bazıları;

- Avrupa Birliği ülkelerinde 60 - 72 ay yaş gurubu tamamıyla okullaşmış durumda. 48 – 60 ay yaş gurubu ve altında olup resmi ve ya özel bir kuruma devam eden çocuk sayısının 6 – 60 ay yaş gurubundaki nüfusa oranı % 69.4. Yani 4 yaş altı çocuklarda okullu.

- Afrika da 36 – 72 ay yaş gurubu %14, Orta doğuda % 18, Orta Asya da % 28.

- Ülkemizde ise ağırlık 60 - 72 ay yaş gurubunda. 2007/2008 ile 2008/2009 yılları arasındaki öğrenci sayıları karşılaştırıldığında gerçekleşen büyük artışın %82’si devletin resmi ilk öğretim kurumları bünyesinde açılan ana sınıflarında olduğu gözlemlenmekte. Ülkemizde halen okul öncesi eğitime kayıtlı öğrencilerin % 74’ü resmi ana sınıflarında, % 15 ‘i resmi anaokullarında kalan kısım da Shçek’e bağlı bakım evlerinde.

Tüm bu verilerden yola çıkarak şunu diyebiliriz ki; Kreşe erken gitmek tamamıyla ekonomi ve gelişmişlikle doğru orantılı. Mesela ülkemizdeki erken okul öncesi eğitim alan çocuklar arasında yapılan bir araştırmada; Ağrı’da 48 -72 ay yaş grubunda okullaşma oranı % 14 iken Amasya’da bu rakam %88’e çıkıyor. Demek ki neymiş; parası olan okuyor! Önerilen; devletimizin 60- 72 ay yaş grubuna eğitimi zorunlu hale getirecek yasal düzenlemeyi yapması ve bu işin maliyetini üstlenmesi. Ütopik ama imkansız değil fikrimce. Eşitliği sağlamak içinde yoksul kesime bir takım imtiyazlar sağlanması, mesela doğu illerine teşvik kampanyaları düzenlenmesi vs.vs.

Şimdi bu erken okul öncesi eğitim işi gerçekten maliyetli bir iş. Benim iki çocuğum var. İşe başlayınca kızımı kreşe göndermeye, oğluma da bir süre daha babaannenin bakmasına karar verdik. Kızım tam iki yaşında kreşli oldu böylece. Kreşimiz özel bir kreş. Aylık 500 TL + servis + kırtasiye + etkinlikle bana maliyeti 750-850 TL’yi buluyor. Eğer bu kadar parayı kazanamıyor olsaydım kızımı kreşe mreşe gönderemezdim pek tabi. Devletin ana sınıfları araştırdığım kadarıyla 4 yaş altı bezli bebekleri kabul etmiyorlar. Diğer çocuklardan da 165 TL alıyorlar. Bu masrafa + servis + etkinlik eklenince rakam uzaklığa göre 300 TL’yi yine buluyor. Yani diyeceğim o ki yine parası olan okuyor. Devlet bünyesinde de olsa bu iş masraflı bir iş.

İşin ekonomik kısmını göremezden gelip; aaa montessori mi olsun yoksa waldorf mu olsun, çocuğum kreşte ata mı binsin yoksa bale mi yapsın diyemiyorum, bencil davranamıyorum. Kreşe gidemeyen çocuklara üzülüyorum. Çok şükür ki ben şanslı kadınlardanım. Çocuklarımı kreşe gönderebilecek maddi güce sahibim. Sahip olduklarımın da farkındayım.

Bu sözüm burayı okuyan ve yavrularını kreşe gönderemeyen annelere gelsin; üzülmeyin. Çocuk 4 yasına gelene kadar kenara para koymaya gayret edin. Sonra devletin resmi kurumlarındaki hesaplı ana sınıflarını seçersiniz. Bu süreye kadar oyun grubu kurun. Çocuğunuzla yaşıt etrafınızdaki diğer yavrularla kontak kurup evlerinizde toplanın. Çeşitli etkinlikler yapın, sosyalleşmesini sağlayın yavrunuzun. İnternet tam bir bilgi denizi bir sürü aktivite bulabilirsiniz.(benimle oynar mısın anne, anne bunu yaptı, montessori / büyüyorum eğleniyorum öğreniyorum vs. vs.) Onları uygulayın kuzularınıza.

Sözün özü;

Kreşe gitmek imkanlarla doğru orantılıdır. Eğer uygunsanız(maddi anlamda) benim fikrimce 2 yaş ve üstü kreş için idealdir. Faydaları zararlarından bin kat daha fazladır. Detaylamaya gerek duymuyorum. Yavrunuzu kreşe yollayamayacak durumdaysanız da; bu süreci yapacağınız etkinliklerle telafi edebileceğinize inanıyorum. Zor da değil, imkansız da değil.

Sözün özü 2;

Eğitimde aslolan, fikrimce, aileden alınan eğitim. İyi aile terbiyesi almış çocuklar kreşte daha verimliyken aileden düzgün bir şey görmeyen yavrular daha zorlanıyorlar. Aile olarak çocuklarımıza iyi rol model olmamız gerekiyor. Bu da bilinçlenmek, daha çok okumak, kendimizi geliştirmek ile bağlantılı.

Sözün özü 3;

Ekonomik sıkıntılar ve kreşe gidemeyen bebeler hakkında yazdıktan sonra halim kalmadı kreş seçiminde dikkat edilmesi gerekenleri maddelemeye. Artık yorum olarak geçerim, affola…

Son söz:

Eğitim ve öğretim bir haktır ve parasız olması gerekir. Devlet tüm bebelere eşitlik ilkesine bağlı kalarak eğitim vermekle hükümlü olmalıdır. Manifesto mu hazırlasak ne yapsak, bu konuda çalışan bir oluşum var mıdır acaba?

Kaynakça:

- T.C Anayasası
- Açev Ekonomik ve Toplumsal Kalkınma İçin Erken Çocukluk Eğitimi
- Milli Eğitim Bakanlığı – Milli Eğitim İstatistikleri(2007/2008/2009)

Foto not: Bizim kızın kreşinden konudan bağımlı/bağımsız iki kare…

3 yorum:

maiDerin dedi ki...

Eğitim yaşı ile maddi olanaklar kesinlikle bağlantılı, çok yerinde bir tespit. Yaşadığım ülkede 3 yaşını bitirmiş bir çocuk "okul öncesi-1" ve "okul öncesi-2" yıllarını tamamlayarak, 5 yaşında ilkokula başlamak zorunda. Ve çalışan annelerin hepsi ortalama olarak 8 aylıktan itibaren kreşlere veriyor çocuklarını. Eğer ülke gayet gelişmiş ise; eğer yönetim okul öncesi eğitimin üstüne tir tir titriyor ise; bir yaşının altında eğitimci-bebek oranı 1-e-1 ise; ülkenin kanunlarına göre temizlik en önemli denetlenme maddesi ise; telefonla aradığınız zaman çocuğunuzu ekrandan görebiliyor iseniz kreş neden "kötü" olabilir ki? Ama tabi ki de iş yine ailenin maddi olanaklarına dayanıyor. Çok nitelikli ve arkası sağlam bir yazıydı, ellerinize sağlık....

29 Haziran 2010 18:06
Gamze dedi ki...

yazının tamamına katılıyorum, çok yerinde ve doğru bir tespit. Sistemini ve gelir seviyesini oturtan ülkelerde dokunulmayan iki sistem eğitim ve sağlık ama ne yazık ki bunlar bizde ise gerek bakanı gerek koşulları daha eskisini özümseyemeden bir gecede değişen, değiştirilen ilk iki sistem . Dolayısıyla eğitimin diğer aşamalarında olduğu gibi burada da parayı veren düdüğü çalıyor sanki:)Kalemine sağlık...

3 Temmuz 2010 11:16
ikicocukannesi dedi ki...

Afiyet olsun:)

Amac dikkat cekmeye ozen gostermek, farkındalık olusturmaya calısmak, sessizligin sesi olmaya gayret gostermek...

Basarılı olmak degil hedefim, uzerime duseni yapmaya calısmak...

Neden boyle bir misyon takıntım var cozemiyorum:)))

Deli miyim ne:)

Bilmukabele,
Sevgiler efenim,
Uc kisilik:)

3 Temmuz 2010 14:28