1 Mart 2010 Pazartesi
Bilinmeyen hakkında bir ön konuşma
Anne olmaya en müsait zamanımda anne oldum. Kariyerimde ilk hedeflerimi gerçekleştirmiş, şirketimden soğumuş, yaşamımın değişmesine ramak kalmışken bebeğimle bir bütün oldum. Annelik bana göre hem iç güdüsel hem de hazırlanılması gereken bir süreçti. Okumak, dinlemek, çalışmak… Kendimi anne olmadan evvel hamile olmaya hazır hissetmek adına kendimce bir yol kat ettim. Kitaplar… Dostlar… Sonra hazır olup olmadığımın ayırdına varamazken nasıl olduğunu bile bilmediğim mucizevi bir şekilde hamile kaldım.
Hamilelik başlı başına özel ve güzel bir dönem. İlk 3 ay hariç bana hiçbir zorluğu olmadı karnımdaki minik mavinin. İçimdeyken çok uslu bir bebekti. (Kudurmak için dışarıya çıkmayı beklediğini nereden bilebilirdim?) 7. Aya kadar topuklu ayakkabı bile giyebildiğim rahat bir dönem yaşadım. Hamileliğime dair en büyük keşkem gereksiz iş stresiyle kendimi üzdüğüm günler olmuştur. Onun dışında istediğim gibi bir dönem geçirmeye gayret ettim.
Annelik ise başlı başına bir meydan okuması hayatın. “Herşeyi başardığını sanıyorsun, hadi bununla başa çık” haykırışı adeta… Böyle algıladığım için benim canımı yaktı annelik aylarca. Oysa ki biraz daha gidişatına bırakılmalıymış herşey. Ben kendimi hala öğrenci hissettiğim için kitaplardan okudum hayatı, hayat buna baş kaldırdı. Kendi kitabını kendin yazacaksın dedi. Baştan öğreneceksin kendin sandığın kadını. Zaaflarınla yüzleşip aynalara bakacaksın biraz. İçindeki kötülerden sıyrılmaya gayret edeceksin ayna olabilmek adına. Sabır, olgunluk timsali olmak lazım; diğer taraftan hayatı tîye alır bir bakış da gerekli. Dönüşeceksin azıcık güzelleşeceksin.
Annelik beni yumuşattı. Hayata dair katı kurallar olamayacağını bir bir öğretti.
Bebeğim dünyadaki renklerimi çoğaltmadan evvel 3 çocuğum olsun isterdim. Hatta başbakanımız bu konuyu vurgulamaya başladığında bazı dostlar söyleye söyleye sesimi duyurduğumu dile getirmişti şakayla karışık. Çok çocuklu bir aileden olmak beni kardeş sahibi olmanın ne kadar da güzel olduğu düşüncesiyle kuşatadursun çocuk yetiştirmenin, özellikle yenidoğan döneminde yaşadığım kara günlerin zorluğu yıldırıyor. Gözüm korkuyor tekrar depresyona girme ihtimalinden. Gözüm korkuyor yalnız geçen gün ve gecelerden. Gazı bitmeden diş sorunlarının patlak verdiği bin delikli geceleri yaşamadan evvel bir müddet kesintisiz uyumak isterim şahsen.
Yeniden anne olmayı isteyeceğim bir gün gelecek, bunu biliyorum. Muhtemelen bir bebeğin nasıl da güzel koktuğu, ne kadar neşe saçtığı, dokunduğu herşeyi ne denli mavileştirdiği gibi küçük masum anıcıklar beynimdeki tüm kötü anıların üstünü örtecek, unutturacak. Sonra hadi bakalım macera yeniden başlayacak. Umduğum ve istediğim biraz daha rahat ilk günler geçirebilmek. “Ne zaman bitecek.” cümlesini değil “Biliyorum, geçecek.” cümlesini kurmayı düşünüyorum. Muhtemelen daha rahat olacağım eğer bir bebeğim daha olursa. Daha da yumuşayacağım, daha da çocuklaşacağım. Belki de daha çok ihtiyacım olacak bir desteğe, dayanağa.
Peki ya aniden olursa. İşte o zaman ne olur bilemiyorum. Her zaman dediğim gibi, zaman ne gösterecek ve akarken beraberinde neleri sürükleyip getirecek bunu sadece bekleyerek görebiliriz.
4 yorum:
Çok yalın ve sıcacık bir yazı olmuş eline sağlık..
1 Mart 2010 13:37İki numaraya "aniden" gebe kalan bir anne:-)
annelik hayatın bir meydan okuması,hadi bununla da başa çık bakalım haykırması demişsin ya daha nasıl ifade edilebilirdi ki?eline sağlık...
1 Mart 2010 16:23Aklımdakiler... Çok teşekkür ederim. Aniden! ah anidenler... Kolay gelsin.
1 Mart 2010 20:12Irmakbebek, teşekkür ederim. Hissettiğim gibi yazıyorum, dillendirebiliyor olduğum için mutlu oldum.
Sevgiler.
Çok güzel ya.Yalın ve derin.Bu dili seviyorum.
1 Mart 2010 22:05Anneliğe dair tüm söylediklerine katılıyorum.Mavinliğe sağlık ;) Sevgiler.
Yorum Gönder