2 Mart 2010 Salı
Annelik içgüdülerimize güvenmekmiş...
Konumuz “Bir daha anne olursam” diye başlayan cümleler kurmak ama artık çok geç benim için, çünkü yine hamileyiz biz.. İkinci kez anne olma yolunda ilerlerken herhalde anneliğimin bir çeşit muhasebesini yapacağım bu yazı ile..
İkinci hamilelik sürecimde beni en çok etkileyen durum plansız gelen bu yavruya alışma süreciydi. İlkinden farklı olarak plansız, doğaçlama gelişen bu durum hepimizi şaşırtmıştı ama yola çıkılmıştı bir kere.. İkinci zorluk olarak ise oğlumu 20 aylık iken memeden kesme zorunluluğunu sayabilirim ki açıkçası oğlum bu süreci bizden daha güçlü karşıladı denebilir.
Herkes soruyor nasıl geçiyor hamilelik diye.. “Bilmiyorum, farkında değilim” diyorum hep. Çünkü bu çocuğa çoluğa karışma süreci bir öncelikler savaşı bence insan hayatında.. Nasıl ilk hamile kaldığımda hayatımın tüm öncelikleri değişmiş ve ben başka bir ben olmuş idiysem, şimdi de bir öncelikler karmaşası var içimde, beynimde…
Bu kez bir taraftan hamileliğime kanalize olmaya çalışıyorum, daha çok dinlenme ve belki de biraz kendini dinleme ihtiyacı olabiliyor bu… Malum hormonlar altüst oluyor, gözyaşım sanki pınarının hemen ardında akmayı bekliyor her an. Hele bu iki numarada bir amniyosentez maceramız oldu ki şimdi macera diyebiliyorum ama o süreç içerisinde iken işkenceden farksız idi..
Ancak birincisinden farklı olarak bu kez hayatımın tüm önceliğine hamileliğimi de yerleştiremiyorum çünkü oğlum var yanımda, yöremde.. Henüz 20li aylarını süren, kendi çapında “abi” olmaya hazırladığımız ama aslında minicik bir bebek olan, ilgi isteyen, sevgi isteyen, yaramazlık dozajını gittikçe artıran.. Büyüyen, büyüten, öğrenen, öğreten kuzum var kollarımda..
İkinci hamilelik sürecimde beni en çok etkileyen durum plansız gelen bu yavruya alışma süreciydi. İlkinden farklı olarak plansız, doğaçlama gelişen bu durum hepimizi şaşırtmıştı ama yola çıkılmıştı bir kere.. İkinci zorluk olarak ise oğlumu 20 aylık iken memeden kesme zorunluluğunu sayabilirim ki açıkçası oğlum bu süreci bizden daha güçlü karşıladı denebilir.
Herkes soruyor nasıl geçiyor hamilelik diye.. “Bilmiyorum, farkında değilim” diyorum hep. Çünkü bu çocuğa çoluğa karışma süreci bir öncelikler savaşı bence insan hayatında.. Nasıl ilk hamile kaldığımda hayatımın tüm öncelikleri değişmiş ve ben başka bir ben olmuş idiysem, şimdi de bir öncelikler karmaşası var içimde, beynimde…
Bu kez bir taraftan hamileliğime kanalize olmaya çalışıyorum, daha çok dinlenme ve belki de biraz kendini dinleme ihtiyacı olabiliyor bu… Malum hormonlar altüst oluyor, gözyaşım sanki pınarının hemen ardında akmayı bekliyor her an. Hele bu iki numarada bir amniyosentez maceramız oldu ki şimdi macera diyebiliyorum ama o süreç içerisinde iken işkenceden farksız idi..
Ancak birincisinden farklı olarak bu kez hayatımın tüm önceliğine hamileliğimi de yerleştiremiyorum çünkü oğlum var yanımda, yöremde.. Henüz 20li aylarını süren, kendi çapında “abi” olmaya hazırladığımız ama aslında minicik bir bebek olan, ilgi isteyen, sevgi isteyen, yaramazlık dozajını gittikçe artıran.. Büyüyen, büyüten, öğrenen, öğreten kuzum var kollarımda..
Dolayısıyla hamilelik nedeniyle yapmakta kendimizce hak gördüğümüz bir çok nazlanma hallerinin yerinde yeller esiyor artık.. Eğer enerjim kalırsa oğlumu yatırdıktan sonra az da olsa kendime zaman ayırabilirim ama açıkçası bu da zor geliyor bana, uyumayı tercih etmek zorunda kalıyorum çünkü gerçekten pilim bitmiş oluyor.
Hamilelik sürecimdeki beslenme sorunsalı ise bir taraftan içimi kemiren bir konu olmakla birlikte çok da takılmamaya çalıştığım bir durum. Oğluma hamile iken itiraf ediyorum ki daha düzenli besleniyordum, mesela nefret ettiğim halde günde yarım litre süt içiyordum, haftada iki kez mutlaka balık yiyordum ve takipteydim hep. Şimdi ise bu kadar düzenli olamıyorum.
Doğumdan sonrası ise şimdilik bir soru işaretleri bütünü. Öncelikle beslenmesi, sevilmesi, bakılması gereken bir yenidoğan olacak kollarımda.. Ama bir de karşımda beni izleyen, sevgisini paylaşmaktan muhtemelen hoşlanmayacak olan oğlum, canım Emre’m olacak.. İkisi arasındaki bu ince dengeyi nasıl kuracağız henüz bilmiyorum.. Bazıları çok kolay olacak, birlikte büyüyecekler, çok rahat edeceksin diyor.. Bazıları ikinci kardeş her daim zordur diyor, bekleyip göreceğiz..
İki kardeş arasında ilişkinin ilkinin psikolojisini bozmadan, ikincinin ise temel ihtiyaçlarını aksatmadan rayına oturması gerektiğini biliyorum sadece.. Gerisini aslında kimseleri dinlemeden kendi öngörülerime göre ve çocuklarımın ihtiyaçlarına göre belirleyebileceğimi umut ediyorum.
Ama en azından Emre küçükken yaşadığım bazı sıkıntılar daha kolay geçecektir.
Örneğin emzirme konusunda artık oldukça deneyimliyim, ilki kadar zorlanmayacağım.
Örneğin bebeklerin herhangi bir sebepten ötürü uyumamaları durumunda bunun doğal bir süreç olduğunu kabullenecek kadar olgun bir anne sayılırım. Hele bu sebepten kurdeşen döküp, damardan kortizonlar yiyecek kadar sıkıntılı günler/geceler geçirmeyeceğim.
Örneğin göğüslerim yara olacaksa bile bunun en fazla 3 ay sonra süreceğine olan inancım sonsuz..
Örneğin çevremden yardım istemek konusunda ilkindeki kadar ketum davranmayacağım.
Yani doğumdan sonra yaşayacağım her zorluk karşısında sükunetimi koruyarak, annelik içgüdülerime güvenerek, bunun gelip geçici bir süreç olduğunu, daha güzel ve rahat(!) günlerin yaklaşmakta olduğunu düşüneceğim. Pozitif olacağım en azından.
Çünkü biliyorum ki hamilelik sürecini nasıl geçirirsek geçirelim, doğumu nasıl yaparsak yapalım, aslolan ancak mutlu annelerin mutlu bebekler yetiştirebilecekleri gerçeğidir..
Hamilelik sürecimdeki beslenme sorunsalı ise bir taraftan içimi kemiren bir konu olmakla birlikte çok da takılmamaya çalıştığım bir durum. Oğluma hamile iken itiraf ediyorum ki daha düzenli besleniyordum, mesela nefret ettiğim halde günde yarım litre süt içiyordum, haftada iki kez mutlaka balık yiyordum ve takipteydim hep. Şimdi ise bu kadar düzenli olamıyorum.
Doğumdan sonrası ise şimdilik bir soru işaretleri bütünü. Öncelikle beslenmesi, sevilmesi, bakılması gereken bir yenidoğan olacak kollarımda.. Ama bir de karşımda beni izleyen, sevgisini paylaşmaktan muhtemelen hoşlanmayacak olan oğlum, canım Emre’m olacak.. İkisi arasındaki bu ince dengeyi nasıl kuracağız henüz bilmiyorum.. Bazıları çok kolay olacak, birlikte büyüyecekler, çok rahat edeceksin diyor.. Bazıları ikinci kardeş her daim zordur diyor, bekleyip göreceğiz..
İki kardeş arasında ilişkinin ilkinin psikolojisini bozmadan, ikincinin ise temel ihtiyaçlarını aksatmadan rayına oturması gerektiğini biliyorum sadece.. Gerisini aslında kimseleri dinlemeden kendi öngörülerime göre ve çocuklarımın ihtiyaçlarına göre belirleyebileceğimi umut ediyorum.
Ama en azından Emre küçükken yaşadığım bazı sıkıntılar daha kolay geçecektir.
Örneğin emzirme konusunda artık oldukça deneyimliyim, ilki kadar zorlanmayacağım.
Örneğin bebeklerin herhangi bir sebepten ötürü uyumamaları durumunda bunun doğal bir süreç olduğunu kabullenecek kadar olgun bir anne sayılırım. Hele bu sebepten kurdeşen döküp, damardan kortizonlar yiyecek kadar sıkıntılı günler/geceler geçirmeyeceğim.
Örneğin göğüslerim yara olacaksa bile bunun en fazla 3 ay sonra süreceğine olan inancım sonsuz..
Örneğin çevremden yardım istemek konusunda ilkindeki kadar ketum davranmayacağım.
Yani doğumdan sonra yaşayacağım her zorluk karşısında sükunetimi koruyarak, annelik içgüdülerime güvenerek, bunun gelip geçici bir süreç olduğunu, daha güzel ve rahat(!) günlerin yaklaşmakta olduğunu düşüneceğim. Pozitif olacağım en azından.
Çünkü biliyorum ki hamilelik sürecini nasıl geçirirsek geçirelim, doğumu nasıl yaparsak yapalım, aslolan ancak mutlu annelerin mutlu bebekler yetiştirebilecekleri gerçeğidir..
0 yorum:
Yorum Gönder