Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

16 Aralık 2010 Perşembe

Misafir Anne - Depresyon Bize Lüks

Artık sadece kendimizden menkul olmadığımız, sorumluluklarımız olduğu için canımızın istediği gibi yaşayamıyoruz. Bu özlemi hepimiz zaman zaman duyuyoruz.


Ancak neden yaşadığımız sıkıntıları, depresyonumuzu çocuklarımızdan özenle gizleyip onlara hiç birşey hissettirmememiz gerektiğine şartlanmışız? Yok öyle birşey.

Bir yazı okumuştum, çocuklarımızı refahımıza değil hayatımıza ortak etmekle ilgili...Hayatın içinde üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, yorgunluk, parasızlık da var. Bu yazılarımıza da yansımıyor mu zaten? Bazı yazılarım insana gülmekten kriz geçirtirken bazıları salya sümük ağlatıyor. Tamamen ruh hali ile ilgili...Bunu kendimizden, çevremizden esirgemezken neden çocuklarımızdan esirgiyoruz.

Biz mükemmel değiliz, çocuklarımıza öyleymişiz gibi davranmak onlara yalan söylemektir. Onlar bunu " annem ne kadar mükemmel, ben de öyle olmalıyım" diye algılıyor ama mükemmel olmadıklarını anladıklarında ciddi bir depresyon geçiriyorlar. Neden yaptığımız hataları, bizi biz yapan öğeleri saklayarak çocuklarımıza karşı yalancı bir maske takınıyoruz ki?

Bunu yapmamaya çalışıyorum. Evet iyi örnek olmak adına yaptığım birçok şey var, bazen bazı gerçeklere biraz makyaj yaptığım da oluyor. Ama akşam eve yorgun gidiyorsam yorgunumdur, bunu saklamam, anlarlar ve ne yaparlar biliyor musunuz? Küçücük elleriyle bana masaj yaparlar, resim yaparlar, sofrayı kurmama yardım ederler. Belki vücudum değil ama bir anda ruhum dinleniverir. Ve çocuklarım da mutlu olurlar, annelerinin yorgunluklarını aldıkları için.

Veya kızım okulda arkadaşlarıyla bir sorun yaşadığında, mesela çocukluk acımasızlığıyla bir tanesi kızımı oyundan çıkardığında, eve üzgün gelen kızıma " üzülme ben de çocukken arkadaşlarımla problem yaşardım, bana da yapmışlardı, çok üzülmüştüm ama sonra böyle böyle oldu" demeyi tercih ediyorum. Ben mükemmelmişim gibi davranırsam, herşeyi bilen, hiç üzülmeyen, depresyon geçirmeyen, herkes tarafından kayıtsız şartsız sevilen, her zaman mutluymuşum gibi davranırsam, çocuklarımı şu vıcık vıcık anne-bebek dergilerinde bize empoze edilmeye çalışılan şekilde kusursuz yetiştirmeye çalışırsam yarın birgün gerçek hayatla karşılaştıklarında nasıl bir yara alacaklar?

Kimse kusursuz değil ve onlar kendi kusurlarını da başkalarının kusurlarını da tolere etmeyi öğrenmeliler.

Yapmaya çalıştığım şey onları hayattan korumak değil, hayata hazırlamak. Bir anne olarak görevimiz onlara her zaman mutlu, müşvik, sevecen ve hiç bir sorunu, özlemi yokmuş gibi davranmak değil, aksine tüm sorunlarımızın, hasretlerimizin, hayalkırıklıklarımızın yanında hayatı nasıl göğüslediğimizi göstermek. Bunu da kendimizi çocuklarımızdan gizleyerek yapamayız diye düşünüyorum.

Canınız camın kenarında kahve mi içmek istiyor, ki benim çok ister, alın elinize bir fincan kahve...bunda bir yanlışlık yok...yarın bir gün çocuğunuz da odasında yalnız kalmak isteyecek. Böylece hem o sizi anlar, hem de siz onu...Annenin de ihtiyaçları vardı, tıpkı her normal insan gibi...bunu anlamalılar. Ben kahve içmek istediğimde onlara da nesquick'li sür yapıp şık porselen kahve fincanlarına koyup servis yapıyorum onlara, onlar da evin kendi istedikleri köşelerinde yudumluyorlar kahvelerini...Kimse kimseye dokunmuyor.

Veya anne ile baba her zaman mutludur, asla ve asla çocuklarının önünde tartışmazlar filan...yok öyle birşey...kavga dövüş, dayak, bağırışma gibi istenmeyen durumlardan bahsetmiyorum elbette...Ama ufak fikir ayrılıklarına, küçük kızgınlıklara çocuklar şahit olabilirler. Kimse korkmasın, dünyaları sarsılmaz. Aksine insanların birbirine kızabileceğini ama sonra bir uzlaşma zemini yakalayıp sevgilerini saygılarını yitirmeden hayatı paylaşmaya devam edebileceklerini öğrenirler.

Bunları derken kastım işi gücü bırakın, çocuklarınızın ihtiyaçlarını boşverin demek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Tabii ki görev ve sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ama iç dünyamızın gerekliliklerini çocuklarımıza doğru bir şekilde aktarmalıyız diye düşünüyorum.

Lütfen kendinize çok yüklenmeyin. Evet anneyiz çok şükür ama bu kendi kimliğimizi resetlememiz anlamına gelmiyor.

---Gülçin---
 http://www.neselihaller.blogspot.com/

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Gülcincim bir annenin duygularini ihtiyaclarini öyle hissli duygulu ifade etmissinki... tek kelimeyle HARIKASIN

Sultan

16 Aralık 2010 14:28
Adsız dedi ki...

Cok güzel bir konuya deginmissiniz,bir cok annelerin ic dünyasindaki sorunlarini siz kaleme dökerek cok güzel ifade etmissiniz tebrikler....

16 Aralık 2010 14:56
Adsız dedi ki...

hislerime tercüman olmuşsun

16 Aralık 2010 15:43
ayşe arslan dedi ki...

çok doğru buldum yazını...teşekürler hatırlattığın için

16 Aralık 2010 20:34
Adsız dedi ki...

Gülçin hem yazıların hem anneliğin süper ilerleme kaydediyor bence. Sanırım yakında beton bağlama durumuna geleceğiz :))

Can SAR

16 Aralık 2010 21:23
Adsız dedi ki...

ben henüz 8 aylık bir anneyim ama sanırım bu doğru tespitlerinizden gelecekte çok fayda göreceğim. yazılarınızın devamını bekliyorum sevgiler

gökçe algül

16 Aralık 2010 22:23
Adsız dedi ki...

Değindiğiniz konu çok gerçekçi ve çok içten ve sıcak bir dille gayet akıcı olarak kaleme almışsınız. Yazınızı, okuyan pek çok aileye ışık tutacak nitelikte buldum. Sizi kutlarım ve yazılarınızın devamını dilerim. Yeni yazılarınızı bekleyeceğim.

Filiz

17 Aralık 2010 01:04
Işıl dedi ki...

ÇOK GÜZEL İFADE ETMİŞSİN

17 Aralık 2010 13:11
mehmet dedi ki...

Günümüzde çocuklarımıza karşı olan davranış ve yükümlülüklerimizde bir fark kalmadığı için bir baba olarak ilgiyle okudum.Çok gerçekçi ve bilinçli bir yazı olduğunu söylemeliyim. Çocukları hayata hazırlamak herhalde evden başlamalı ve o da bu gibi davranışlarla olmalı..TEBRİKLER

18 Aralık 2010 00:09