Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

1 Temmuz 2010 Perşembe

zor bir seçim

Bebek ve çocuklarımızı emanet ettiğimiz, kimimizin çocuğumuz için, kimimizin iş ve bireysel hayatı için kimimizin de her ikisi için de tercih ettiği kreşler hayatımıza neden girdiler? Daha önce neden yoklardı? Neyin yerini aldılar ve aldıkları yeri doldurabildiler mi? Benim çocukluğumda mahallede, anneannemin bahçesinde, parklarda hatta yollarda bile oyun oynardık. İşlek olmayan yollarda yakar top oynardık, bisiklete binerdik, komşu çocukları sanki anlaşmış gibi belli bir saat gelince buluşur gelmeyenlere seslenilir annesi izin vermezse '..... Teyzeee lütfeeen' diye ikna etmeye çalışılır, annemizin acil bir işi çıktıysa komşunun kapısı çalınır bir kaç saatliğine emanet edilirdik, daha küçük yaşlarda annelerimizin paralı günlerinde toplantılarında diğer çocuklarla, akraba toplantılarında kuzenlerle girilmedik delik bırakılmaz, toz dumana katılırdı.

Şimdi metropolün kuytusunda temassız yaşayıp giden bizler, ötekine güvenemeyip kendimize ve çocuklarımıza yapay sosyalleşme mekanları ve konseptleri oluşturuyoruz. İşi ile evi arasında mekik dokuyan anneler, doğduğu yerde yaşamanın tarihte ya da kırsal kesimde kaldığı bu zamanda eğitim, iş vb. sebeplerle büyük şehirlere göç etmiş olduğundan bebeklerinin bakımına yardımcı olacak anneanne, babaanneler, ya da diğer akrabalardan yoksun bebeklerini yetiştirmek zorunda kalmış ve dolayısıyla alternatiflere ihtiyaç duymuşlardır. Çekirdek ailenin giderek küçülmesi, bireysel yaşamın giderek özerkleşmesi ile yalnızlaşan ebeveynler çareyi profesyonel yardım almakta bulmuştur. Ayrıca kadınların da erkeklerin yaptıkları işlere ortak olması, kariyer odaklı yetiştirilmeleri, "çocuk da yaparım kariyer de" söylemi geç yapılan evliliklere ve yaşlı anneanne ve babaannelerin fiziksel yetersizliğinden dolayı yardım alınmasına ihtiyaç doğurmuştur.

Oyun grupları, kreşler, bakıcılar vs. gibi yöntemler sadece bakım ya da faaliyet odaklı olmayıp ebeveynlerin de sosyalleşmesine yardımcı olduğundan, hemen benimsenmiş ve yaşantımızda olmazsa olmaz bir yer edinmiştir. Örneğin oyun gruplarında bir araya getirilen çocuklar sosyalleşirken anneler de neyi ne kadar doğru yaptıkları, yaşadıkları negatif ya da pozitif olayların ne kadar paylaşıldığını öğrenmek fırsatını bulmuş oluyorlar. Çocuklarımızın maalesef bizim maruz kaldığımız doğal sosyalleşme, dünyayı keşfetme şansı olmayacak.

Sosyalleşmenin ve uyaranlara maruz kalmanın (ben keşfetmek diyorum bu bilimsel kavrama) bebeklikten itibaren beyin gelişiminde pozitif yönde katkıda bulunduğunu düşünürsek yukarıda anlattığım sebeplerle sosyalliğini kaybeden çocuklarımızın bu eksikliğini kapatması için inanıyorum ki "okul öncesi eğitim şart!" Ancak bu konuda önemli noktalar da var. Öncelikle 0-3 yaşın çocukla anne arasında kurulan güvenin oturması için kritik dönem olduğunu düşünürsek kreşe başlama yaşının 3 yaş ve sonrası olarak tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak anne çalışan bir anne ve çocuğunu bir yere emanet etmek zorunluluğu yaşıyorsa bakıcı tercih edileceğine benim fikrim seçimin kreş yönünde olması gerektiğidir. Bakıcı kötü bir anne modeli olabilir -istisnaları ayıralım- ancak kreş çocuğun zihninde annesine alternatif olmayacaktır. Tabii erken yaşta başlanan kreşin de negatif etkileri olabilir erken sosyalleşme, kişiliğin oturmadan dış müdahalelere maruz kalması gibi -ki bu müdahaleler kontrol alanımız dışında kalıyor- ancak kar zarar hesabını doğru yapmak gerekir. Ben yanlış bir anne modelindense erken sosyalleşmeyi tercih edenlerden olurdum herhalde. Doğru tercihi yapmak zor özellikle de yaptığımız tercihten çocuklarımızın etkileneceğini düşününce daha da zorlaşıyor elbette. Çocuklarımız için hep en doğru tercihleri yapmamız dileğiyle...



2 yorum:

ikicocukannesi dedi ki...

Rica ediyorum utopyama kulak versin birileri, sudur ki;

- Devlet, TC Devleti, bebeler uc yasına gelinceye kadar annelere maas yardımında bulunsun!

- Mumkunse bu is hemen olsun, bende faydalanabileyim.

Sevgiler:)

3 Temmuz 2010 14:37
birdamlacıkyağmur dedi ki...

ne güzel söylemişsin
umarım bu bir ütopya olmaktan çıkar hem de hemen :)

5 Temmuz 2010 12:37