18 Mart 2010 Perşembe
Bizim evde altıntop var
” Zengin bir ailenin fakir bir komşusu varmış. Evlerindeki saadetin dalgalanmaları, zengin ailenin duvarlarını aşarak kulaklarına kadar ulaşırmış. Akşam olunca, fakir ailenin evindeki gülme ve saadeti duyunca zengin komşu gıpta edermiş. Bir gün karısına demiş ki:- Biz bu kadar zengin olduğumuz halde neden neşemiz yok? Sen yarın fakir komşunun hanımından sor bakalım, saadetlerinin sebebi ne ise, biz de onlar gibi saadete nail olmaya çalışalım.
Kadın sabah olunca fakir komşuyu ziyarete giderek, konuşma sırasında evlerindeki saadetin sebebinden sual açmış, fakir komşunun hanımı demiş ki:
- Bizim küçük bir altıntopumuz var. Akşam olunca ben efendime o da bana altıntopu atarak oynar eğleniriz.
Akşam olunca zenginin karısı meseleyi kocasına nakletmiş. Adam ertesi gün bir kuyumcuya giderek altın bir top sipariş etmiş. Topu aldığı günün akşamı karısı ile karşı karşıya oturup, altıntopu birbirlerine atmaya başlamışlarsa da, hayal ettikleri neşe bir türlü doğmamış… Hatta madeni topun ağırlığı sebebiyle canları yanmış; sert atışlar yüzünden topun isabet ettiği vücutları, morarmış. Sabah olur olmaz zenginin karısı, alelacele fakirin ailesinden sual etti:
- Biz senin dediğin altıntopu yaptırdık, fakat neşelenemedik, dedi. Fakir komşu:
- A komşum, o bildiğin gibi top değil. Sarı saçlı masum bakışlı bir yavrumuz var. Biz ona “altıntop” diyoruz. Akşam olunca kâh benim kucağıma, kâh babasına koşar ve bizi eğlendirir. Onunla meşgul olurken yorgunluğumuzu unutur, neşeleniriz, cevabını verdi.
Binaya konulan harç, nasıl tuğlaları birbirine kaynaştırır ise, evlat da karı ve kocayı birbirine bağlar.”
Hepimiz duymuşuzdur bu hikâyeyi. Müge de bizim hayatımıza girdi gireli her şey tamamen değişti yaşantımızda. Eskiden nasıl vakit geçirsek diye düşünür dururken şimdi saat ne zaman gecenin 1i oldu diye şaşıp kalıyorum maalesef.
Çalışan bir anneyim. Sabah uyurken bırakıyorum kızımı genelde ve akşam döndüğüm dede uyur buluyorum.
Hafta içi görüş saatlerimiz 18 de başlıyor bizim eğer uyanıksa babaannesi akşam yemeğini de yedirmiş oluyor ve bizim için zaman sadece oyun için işliyor artık gece 12 bilemedin 1 e kadar.
Hafta sonu cumartesi ve pazar 2 gün bizim. Kızım geç yatan ve geç kalkan bir çocuk bebekken de aynıydı halen aynı devam ediyor uyku düzenimiz. Cumartesi günleri saat 10 gibi uyanırız genelde öncelikle güzel bir yatak sefası çakeriz kızımla. O beni öper sever ben onu öper severim, derken süt ister 1 küçük bardak sütünü içer bu esnada kahvaltı hazırlar anne.
Kahvaltıdan sonra yıkanır, giyinir çıkarız akraba ziyareti yaparız kızımla, derken acıkmış ve ağlayan mügenin öğlen yemeği yedirilir çorba, köfte, makarna, vs arkadan bir uyku sefamız vardır öğlenleri mutlaka uyur.
Saat 5 gibi kalkar ve gece 1 e kadar devam edecek koşturma başlar. Uyanıp oynar bazen uzun ağlar, ayıkınca akşam yemeğini yer ve annenin sırtında oynar. Baba gelene kadar hep annesi ile oynayan müge baba gelince baba ile saklambaç oynamaya başlar. O oda senin bu oda benim koşulur. Sıra oyuncakları dağıtmaya gelir yer gök oyuncak olur, bazıları kızılır atılır.
Bol güleriz elinden geleni yapar güldürmek için.
Benin ve babasının pili bitse de müge her zaman şarjlı olarak ortada oynar. Kızım yoruldum bak desende tabi o pes edene kadar yorulmak bir anneye yakışmaz.
Evet, çok yorucu çocukla gün geçirmek, ama her şeye değer onların varlıkları. Dolu yaşamak bu bence iyi ki varsın bebeğim.
3 yorum:
babamın hikayesi bu altıntop, her gün torununu severken anlatır :)
18 Mart 2010 16:25Anneannem de bu hikayeyi anlatır dururdu, çok severdim.
19 Mart 2010 10:51bız de de hep anlatılır :)
23 Mart 2010 08:49Yorum Gönder