19 Şubat 2010 Cuma
Aile
Trakya'nın köylerindeki eski evler kocaman bir avlu içinde sıra sıra dizilmiş odalardan oluşur. En girişte mutfak vardır. Kocamandır, çünkü ev ahalisi orada toplanır. Sadece yemek yenmez, aynı zamanda yaşanır da mutfakta. En dipte de evin babasının ve anasının odası vardır. Yani en büyüklerin. Sonra sırasıyla çocukların odaları gelir. Evlenene hemen bir oda tahsis edilir. Böylece amca, hala hep bir arada olunur. Zaten teyze, dayı da muhtemelen yandaki evdedirler.
Orta Anadolu'da ise yine kocaman bir avlu içinde ama salonun etrafına dizilmiş olur odalar. Trakya'dakinden farkı, mutfakta değil, her odanın ve mutfağın açıldığı salonda yaşanır genelde. Ama oda mantığı aynıdır.
Elbette benim gördüklerim bunlar. Yani anneannemin ve babaannenim durumu. Genellememek gerek belki de!
O zamanlar iş öyle çokmuş, aş öyle azmış ki; birlikten kuvvet doğması gerekirmiş. Bu sebeple de evlenmek ve çocuk yapmak, eve işgücü katmak anlamına geliyormuş biraz da sanki. Elbirliği ile yaşanırken, elbette çocuklar da elbirliğiyle büyürlermiş. Mesela dedem amcasına "baba", babasına "emmi" derdi bu karmaşadan mütevellit.
Annemlerin ve babamların zamanında da çok da farklı değil durum. Yine bir beraber yaşama durumu sözkonusu. Ama bu sefer evler birbirine bitişik ama ayrı. Teyze, amca çocukları ile tam anlamıyla kardeş gibi büyüme sözkonusu. Hala da kardeş gibi devam eder ilişkileri.
Bizim zamanımıza gelindiğinde, artık memuriyet dönemleri başlamış, sülalenin yarısı yurdumun değişik illerine, ilçelerine ve çokça da köylerine dağılmış durumda. Hal böyleyken, çekirdek aile yaşamına geçiş de kendiliğinden gerçekleşmiş. Ama ele geçen tüm fırsatlarda buluşulmuş, imkansızlıklar içinde bile mutlaka hep haberdar olunulmuş birbirlerinden.
Bizim kızımız da hemen hemen bize benzer bir hayat sürecek gibi geliyor bana aile hayatı anlamında.
Hangisi diye düşünüyorum, kalabalıklarda çocuk olmak mı, çekirdek ailede büyümek mi?
Sanki bebekken çekirdek ailenin sakinliği, düzeni, birebir iletişim olanağının fazla olması, ilgi odağı olabilme durumu daha cazip. Hem bebeğin kafası da karışmaz kim kimdir, kim benim neyimdir, kime bağlanayım, benim ihtiyaçlarımı kim karşılıyor diye! (Modern annenin sorunları)
Sonra biraz büyüyüp, çocuk kıvamına gelince kalabalık ailede büyümek zevkli. Oyun oynayacak, sorulara cevap verecek, gidip yanında vakit geçirilecek, kitap okuyacak, parka götürecek, canı sıkıldığında gidip rahatsız edilecek:) bir dolu insan var. Hem koşturmacanın içinde yaramazlıklar da fazla göze çarpmaz belki!
Ardından ergenlik! O can sıkıntısının gerçek anlamının keşfedildiği sıkıntılı dönem. Bence bu dönemde ister çekirdek aile olsun, ister kalabalık aile olsun farketmez. Her şekilde sıkıcı, her şekilde boğucu. Sadece arkadaşlardan oluşan bir aile olabilir mi acaba? Ama yok, ondan da sıkılır insan:)
Derken genç yetişkin dönem. Çekirdek ailenin sakinliği, gerekirse birlikte yaşama aşamasında daha mobil oluşu, hayatınla ilgili (mesela erkek/kız arkadaş, evlilik kararı gibi) kararlarda karışan kişi sayısının az oluşu avantaj.
Ve en nihayetinde yetişkin dönem. İnsanın kendi çekirdek ailesini kurduğu dönem. Bence özellikle o dönemde, hele de bebek doğduktan, biraz büyüyüp çocuk olduktan sonra kalabalık aile kıymetli. Sorumluluklar bir yana, üzüntülerin ve mutlulukların daha yoğun olduğu zamanlar sanki. Ve biliriz ki, üzüntüler paylaşıldıkça azalır, mutluluklarsa çoğalır...
0 yorum:
Yorum Gönder