2 Şubat 2011 Çarşamba
Herşeyin bir ritmi vardır!
İlk çocuk ve ilk anneliğin getirdiği yüksek acemilik ve açgözlülük ile önüme gelen her bilgiye geçit verdim. Kolayca ve kibarca zihnime yerleştiler ve kolay ayrılmadılar oradan bir daha. Üstelik bu yerleşmeyi başlarda ben bilgelik sandım. Müzik ve şarkılar konusunda da yanıldım. Bebeğinize daha doğmadan şarkılar dinletin, siz de şarkılar söyleyin derdi bu kitaplar. Öyle ki bebek bu seslere ve şarkılara aşina olarak gelmeli dünyaya ve kendine de, anneye de rahat vermeli. Ve müzik dehası olmalı emeklerimiz karşılığında.
İlk oğlumda koşulsuz kabullendim okuduklarımı, koşulsuz yerine getirdim. Klasik müzik dinlettim, en çok da ney dinlettim. Dinletirken de bir virtüöz yahut neyzen annesi olmayı hayal ettim. Bebeği sakinleştirmek gibi bir durumdan bihaber olduğumdan durumun gerçekliğinden epeyce uzakta, hayaller alemindeydim.
Kolik nedir bilmeden kolik bebekle kalakaldığımda derhal dinlediğim müziklere sarıldım. Lakin bir faydasını görmedim. Faydasını gördüğüm tek şey müzik değil salt gürültüden ibaret olan; saç kurutma makinasının sesiydi. İlerleyen zamanlarda da Baby Einstein dvd-lerini izlettim sürekli. Karşıma müzik dehası bir çocuk çıkmadı. Pek ilgisi olmadı müziğe oğlumun. İşin teknik kısmındaydı hep. İzlediği filmlerdeki müziği konularına göre ayırdı; korku, neşe müziği gibi yahut -Herşeyin bir ritmi vardır- gibi sosyal bir konu olarak algıladı müziği. Aldığım bilginin işe yaramadığının canlı şahidi idim vesselam.
İkinci oğluma hamileyken hiçbir bilgiye tutunmadım. Bilakis hepsini berhava saydım ve zihnimden atmaya uğraştım. Kolay ayrılmadılar ama aldırmadım. Canımın istediği ne varsa dinledim bu sırada, hiç bir şeye takılmadım. İkinci oğlum kolik olmadı. Müziğe dayanmadım. Lakin 3 aylık iken ilk işareti verdi oğulcuk. Ritim duyduğu an ağlamayı kesti, tepki verdi, gülümsedi. Derken kimse inanmaz diye anlatmadım ama taklit ediyordu sesleri. 6.aya geldiğinde benim dışımda insanlar da tepkisine şahit oldu. Ve şimdi aniden müzik başlasa susuyor, yetmedi bir de el çırpıyor ve keyifle sallanıyor. Üstelik ne denli hırçın olursa olsun şarkı söyleyince susuyor ve gülümsüyor. Hele kendi uydurduğum -dım çıkı dım dım- ritmine ne durumda olursa olsun gülerek, el çırparak ve bir daha istediğini belirtecek her türlü hareketle karşılık veriyor.
Fıtratta varsa vardır, yoksa yoktur benim anladığım!
14 yorum:
"Fıtratta varsa vardır, yoksa yoktur benim anladığım!"
2 Şubat 2011 11:50dediğine aynen katılıyorum:))
çok doğru, en güvenilen annelik içgüdüleri her daim :)
2 Şubat 2011 11:55Geçen çocuk psikolojisi ile ilgili okuduğum kitabı görünce şefim de aynı yorumu yapmıştı. "annelik içgüdüsüne güven gerisi boş" dedi.
2 Şubat 2011 11:59dim ciki dim dim :))
2 Şubat 2011 12:05annelik içgüdülerine güvenmek lazım aslında,onları esgeçer ve kitabi kalıplara bağlı kalırsak vay halimize
2 Şubat 2011 12:06ben de düşünüyorum gereğinden fazla takılmışım hamileyken herşeye... şimdi olsa bu kadar didiklemem herşeyi..
2 Şubat 2011 12:07anne olmadan bilinmiyor bu annelik duygusu, hisleri, ama benim annemin bir lafı var ben sizi netten bakarakmı büyüttüm, özel mamalarlamı büyüttük, prinç unu yiyerek büyüdünüz gayette zekisiniz bırakın bu netten bebek büyütme işini der bilmem ne kadar doğru..
2 Şubat 2011 12:10her çocuk farklı aynı ortamda yetişse.. aslında biz anneler kendi isteklerimizi bir kenara bırakıp onların isteklerine göre davranmalıyız...
2 Şubat 2011 12:11Yaklaşık iki yıl önce gatanın içinde iç yakıcı bir köşede bir bebek tanıdım..Oğlumla aynı yaşlardaydı,acılar içindeydi,afganlardı babası asker,yalnızca baba ingilizce konuşabiliyor,hiç kimse de onu dinlemiyor...Tek sustuğu ses annesinin ritimden,ahenkten uzak nunuuuuu nu nuhunuuuu sesiydi..Uzaktan bile duysa susuyordu ateşler içindeki yavrucak..Annenin bilmişlikten uzak,rahat,duaya sığınmış ve güven veren sesi tüm seslerden güzel çocuğa...
2 Şubat 2011 12:36Bizimkilere bakınca,evet..İlklerin nasibi başka,ikincilerin başka...:)
Her çocuk ayrı bir birey sonuçta ve hepsinin kendine has özellikleri var.Genelgeçer bazı durumları çocuklarımıza uygulayıp,deneyle sabitlenmiş, birkaç bebeğin verdiği tepkiyi vermesini beklemek elbette yanlış.Kendi kitabını yazmasına,biraz da seyirci kalarak,izin vermek lazım.
2 Şubat 2011 12:38budur, kesinlikle katiliyorum.
2 Şubat 2011 12:41Dediklerinize katılıyor ve son derece haklı buluyorum.Her çocuk ayrı bir kitap gibi bence.Biryerlerden birşeyler okuyarak çocuklar büyümüyor veya yetişmiyor.Herşeyi bazen oluruna bırakmak lazım.Ben öyle yaptım ve hiç şikayetçi değilim sevgiler... Bu arada yazılarınızı daha sık yazmalısınız sizi çok tuttum.
2 Şubat 2011 13:10Anne ve Bebişi: bir de benden duysan müthiş uydurmamı.. ara ara yükseliyor ses lakin ben nefes nefeseyim:)
2 Şubat 2011 14:36nghnca: içim burkuldu :(
Özgen: delianne.blogspot.com da yazıyorum zaten..
sevgiler ve teşekkürler herkese güzel katılımalrınız ve yorumlarınız için..
:) ne guzel yaratiyor Allahim hepsini ... biri digerine benzemiyor hic :)
2 Şubat 2011 14:45.... anne tecrubesi; yazilmis cizilmislerin en gercegi...
Yorum Gönder