27 Ocak 2011 Perşembe
İki Pembe Çizgi ve İki Bebek
Bu konuyu blogumun ikinci yazısı olarak yazmıştım aslında pek çoğumuz gibi ama burada farklı yönlerini anlatabilirim diye düşündüm yine de. Bir de benim için hamile olduğumu öğrendiğim günden daha önemlisi ikiz beklediğimi öğrendiğim gündür. Bin kere anlatsam sıkılmam ki zaten.2004 senesinde evlendiğimizde eşimle bir karar vermiştik. 3 sene kadar çocuk yapmayı düşünmüyorduk çünkü hem evliliğe hem de yeni bir hayat kurduğumuz İzmir’e alışmak için süre tanımıştık kendimize. İşimizde başarılı olmak, para biriktirmek için de gerekliydi bu süre. Sonra o üç sene göz açıp kapayana kadar geçti ve artık zamanı geldiğine karar verdik. Korunmayı bıraktık ama o da ne? Meğer öyle filmlerdeki gibi hemen dakika bir gol bir olmuyormuş bu işler, en azından bize olmadı. Tam 1.5 sene geçti ve hala bir şey yok, doktorum her şeyin normal olduğunu söylüyor ama yok işte. Sonunda ben pes ettim ve herhalde olmayacak diyerek annemden kendi doktorundan bir randevu almasını istedim, ne yapacağımıza karar verelim diye. Ben bu düşünceler içindeyken bir de seyahat planladık eşimle yurtdışına, 10 gün Viyana’da arkadaşlarımızın yeni evlerini taşımalarına yardım edecek, Noel ve yılbaşını da orada geçirecektik.
Viyana’da harika günler geçirdik ama ben hep o kadar çok yorgundum ve o kadar çok uyumak istiyordum ki, sürekli her köşede sızıp kalıyordum. En son dönüş yolculuğunda trenle Viyana’dan Münih’e geçerken, herhalde sağlığımla ilgili bir sorun var, dönünce doktora gideyim diye düşündüm. Döndükten bir hafta sonra regl olmadığımı, dört gün kadar geciktiğini farkettim. Önce hava değişikliğidir diye düşündüm ama içimde de garip bir his var. O gün evde otururken birden ani bir kararla karşı köşedeki eczaneye gittim ve hamilelik testi aldım. Eve geldim, masanın üstüne koydum. Epey bir süre bakıştık. Bir türlü yapamıyordum aklımda binbir tane düşünce vardı. Ya hamileysem? E ne güzel! Ama korkuyorum. Neden korkuyorsun? Benden anne olur mu acaba? Hayatımız nasıl değişecek?
Bu ruh hali içinde tuvalete gittim, testi uyguladım ve o iki pembe çubuk belirdiğinde öylece kalakaldım. Eşim aradım ve dünyadaki en saçma şeyi söyledim: “Aşkım, fazla heyecanlanma ama galiba hamileyim!”
Tuna ve Nil'in ilk görüntüsü - 17 Ocak 2009 |
Eşim akşam eve geldi ve ağlaştık. O gece sadece ablamla paylaştım çünkü yine de kan testi yaptırmadan ailelere söylemek istememiştik. O gece çok uzundu beim için. Sabah olsa da kan versem diye gözüme uyku girmedi. O kadar sabırsızdım ki sabah tıp merkesinin açılmasını kapıda bekledim. Kan verdim ve ne zaman belli olacağını sordum. Adam bana saat 4 ten sonra deyince dünya başıma yıkıldı sanki. Nasıl bekyecektim o kadar saat? Offf!
O gün pek çok işim vardı biri de öğleden sonra yapılan bir konferansın organizasyonunda bulunmaktı. Yanımda bir kaç arkadaşım vard ve onlarla paylaştım heyecanımı. Gözüm sürekli saatteydi.
Nihayet konferans bitti ve otoparka doğru yürüken laboratuvara telefon ettim, sonuç çıktı mı diye. Adam bana telefonda “Tebrikler, sonuç pozitif” deyiverdi. Aklımı kaçırıyordum mutluluktan. Otoparkın ortasında zıp zıp zıplıyor, bi yandan da ağlayarak eşime telefon etmeye çalışıyordum.
O akşam ailelerimize haber verdik birlikte. Çok sevindiler tabii, herkes torundan ümidini kesmek üzereydi artık. O sıralar 6 aylık hamile olan ablam da ayrı bir heyecan içindeydi. Ama henüz bütün iyi haberler bitmemişti.
10 gün sonra doktor kontrolüne gittik eşimle birlikte elimizde kan testi sonuçarımızla. Doktorumuz kısa bir sohbetten sonra bizi ultrason odasına aldı. Daha yeni dokunmuştu ki karnıma “Size bir süprizim var” dedi. Ben kafamı çevirip ekrana baktım ve şu aşağıdaki iki karaltıyı görünce “İkiz mi?!!” dedim. İkiz! İki tane. İki bebek. Yazıyla iki, rakamla 2. Bir değil iki!!
Eşim donup kaldı, yüzünden hafif bir endişe dalgası geçti. Ben mutluluktan uçuyordum, hayatta en çok istediğim şeydi ikizim olması ama bir kız bir erkek olsun isterdim, henüz belli değildi elbette.
Bu bizim hayatımızın mucizesiydi. İkiz mucizelerim. Bebeklerim, canımdan kopan iki muhteşem yaratık. Şimdi 17 aylık olan Tuna ve Nil işte hayatımızı orta göbeğine böylece oturdular. Hep orada kalacaklar.
Dilerim tüm çocuk isteyenler bu duyguyu tatsınlar. Hayat budur.
8 yorum:
ne mutlu bir hikaye olmuş :)) ama anladığım kadarıyla çoğunmuz baştan bir hayal kırıklığı yaşamış :))
27 Ocak 2011 21:13evet hayal kırıklığı benim de dikkatimi çekti, sanırım bu günümüzde anne olmayı geç yaşa bırakan ve stres yüzünden hamile kalamayan kadınların ortak sorunu. Bence çok psikolojik bir durum. Çok teşekkürler :)
27 Ocak 2011 21:30evlendikten sonra yaşadığımız kıbrısa alışmak daha kolay oldu ama bizde önce çalışıp biraz para biriktirelim dedik ama zaman geçtikçe bizim çocuk yapmadığımızı gördükçe insanlar başka şeyler düşündüler üzdüler bizi yordular... 2004 de evlendik bugün 35 yaşındayım ve tam hazır olduğumuz zamanda bebişimiz hayatımıza girdi. inşallah herkese güzel başlayıp güzel sonlanan bebiş hikayeleri kısmet olur..
27 Ocak 2011 22:58cok keyif alarak okudum,mutlu sonlanan hikayelere bayiliyorum hele ki sonunda anne olmak varsa:)
28 Ocak 2011 06:41Çok sevindim senin için masalkahramanım,bebekler ne zaman geleceklerini biliyorlar, buna kafayı çok takmak işe yaramıyor. Çok teşekkürler Yeliz, beğenmene çok sevindim.
28 Ocak 2011 07:33hayat budur :) süpermiş
28 Ocak 2011 13:11:))
28 Ocak 2011 16:23cok guzel bir hikaye. Bende ayni bayiliyoru bu hikayeyi anlatmaya.
29 Ocak 2011 03:22Yorum Gönder