13 Ekim 2010 Çarşamba
Özlemler ve Tercihler
34 yaşında anne olmak, hem de hep iki çocuk isteyip aynı anda hem kız hem de erkek çocuk sahibi olmak benim hayatımın mucizesi. Her sabah bebeklerimin cıvıltılarıyla uyanmak, onların gözümün önünde, burnumun dibinde nasıl süratle büyüdüklerini ve dünyayı keşfettiklerine şahit olmak muhteşem bir duygu. Ancak arada sırada “Ben eskiden ne yapardım?” sorusu şöyle bir sıyrılıp geçiyor aklımın kenarından ve çok net hatırlayamadığımı farkedip ürperiyorum. Anne oldum ben ve hayatım Anne Olmadan Önce ve Anne Olduktan Sonra diye ikiye ayrılıverdi aniden. Şimdi eskiden yaptığım pek çok şey asırlar öncesinde kalmış gibi, bir romanın bir parçası gibi geliyor, hatırlamakta güçlük çekiyorum.Bir anne olarak tek başıma yapmayı özlediğim pek çok şey var tabii. Üstelik benim çocukları anneme bırakıp tek başıma çıkmak gibi bir ihtimalim de yok, hem iki taneler hem de ailem uzaklarda. Ben neredeyse 14 aydır yalnız başıma “hiç bir şey” yapmadım. Daha doğrusu tek başıma yaptığım şeyler koşturarak pazara, markete gitmek, koşturarak diyetisyene gitmek, koşturarak eczaneye, doktora gitmek vs. Bir de bu sürede sadece iki defa tez jürim için günü birlik Ankara’ya gitmişliğim var, o da bir koşturma olduğundan onu da saymıyorum.
Neyi özledim biliyor musunuz? Tek başıma yürümeyi özledim ben. Sadece Bostanlı sahilindeki cafede oturup martıları seyretmeyi özledim.
Sevgilimle başbaşa olmayı çok ama çok özledim, özellikle onunla film seyretmeyi özledim. (akşamları o kadar yorgun oluyoruz ki bir filmi uyumadan izlemeyi başaramıyoruz.)
Ankara’ya gittiğimde Tunalı’da amaçsızda gezinmeyi özledim, Cafes des Cafes’de kahve yudumlamayı, Kıtır’da kokoreç bira keyfi yapmayı özledim.
Kıtır - Tunalı |
Cafes des Cafes - Ankara |
Akşam arkadaşlarla North Shield’da buluşmayı özledim, ardından Manhattan’da Cemal Bey’lerden harika rock müzik dinlemeyi özledim.
Gençlik :) günlerime özlem, Manhattan - Ankara |
Bakın bu çok önemli, arabada sevgilimin yanında oturabilmeyi özledim, yolculuk sırasında ona şarkılar söylemeyi, sohbet etmeyi.
Yazdıkça aklıma geliyor, daha milyonlarca sayabilirim. İnsan belli bir şekilde kısıtlanınca mutlaka pek çok şeyi özlüyor. Ama geçtiğimiz Ağustos’taki doğumgünümde ilk kez çocuklarımızı 4-5 saatliğine bırakıp sinema ve yemek programı yaptığımızda onları ne kadar çok özlediğimizi ve yemekte tatlıyı bile iptal ederek koşa koşa onları almaya gittiğimizi bildiğim için özlediğim şeyleri yapamıyor olmak beni çok da üzmüyor sanırım. Biliyorum ki gidip sahilde yürüyüp bir kahve içsem, “Şimdi Nil olsa martılara gülerdi” veya “Şimdi Tuna burda olsa elimdeki her şeyi o küçük dolma parmağıyla göstererek isterdi” düşüncelerim beni yine yalnız bırakmayacak.
En çok özlediğim sakince bir kahve yudumlamak |
Hayat aslında tercihlerden ibaret galiba. Benim şu andaki tercihim olabildiği kadar çok vaktimi çocuklarımla geçirmek, onların her gülücüğünü, her harketini, her kelimesini, mimiğini aklıma kazımak, kokularını içime çekmek. Daha dün kızım yürümeye başladı gözümün önünde. Ya o anlarda sinemada veya bir cafede olsaydım? Tercih eder miydim acaba?
Annelik çok ciddi bir süreç, hayatın içinde çok önemli bir sınav aslına ama yine de anne olduğum diye hayatta keyif aldığım şeylerden vazgeçmek zorunda değilim. Çocuklarım büyüdükçe yapmayı sevdiğim şeyleri onlarla paylaşma hayallerim var şimdi. Hayatımızın akışına onlar da katılacak, bizimle seyahat planları yapacaklar, akşam seyretmek için film seçecekler, ben fotoğraf çekerken onlar da bana modellik yapacaklar, arabada giderken hep berarbe şarkı söyleyeceğiz ve gün gelip büyüdüklerinde sevgilimle tekrar başbaşa kalacağız.
Hayat böyle güzel işte, bir şeyleri özlemek de güzel. Elimdekilerin kıymetini bilip özlediklerimi de yanımda taşıyorum, nasılsa vakti gelecek hepsinin. Özlüyorum ve böyle mutluyum.
3 yorum:
Aslolan mutlu olmak değil mi zaten?
14 Ekim 2010 13:15Her söylediğine yürekten katılıyorum. Her zaman birşeyleri özleyeceğiz.Önemli olan evlat özlemi çekmemek hiçbirşekilde
14 Ekim 2010 13:38teşekkürler yorumlarınız için. Bugün 13 ay sonra ilk defa bir arkadaşımla tek başıma buluştum, yemek yedim, kahve içtim, mağaza dolaştım. Eve döndüğümde kuzularım sesimi kapalı kapının ardından duyunca bile çıldırdılar, 6 saattir yoktum evde. Onları kokladığım an tüm günümden daha mutluydu. Annelik = manyaklık :D
14 Ekim 2010 21:55Yorum Gönder