Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

30 Haziran 2010 Çarşamba

Üstü Kirlenmeyen Çocuklar ve Kreş Meselesi




Soranlara diyorum ki,sanki “Rüzgar burada yeni arkadaşların olacak, ablalar da var bak, sen şimdi oyna ben dışarıda seni bekliyorum, yorulduğunda gelip seni alacağım tatlım” desem, gider koşa koşa..O kadar büyüdü mü yani, eh biraz, şimdilik..Peki psikolog hanım “kaç olmalı kreşe gitme yaşı” diyenlere, “sence?” diyorum..Şaşkınlık içinde yüzüme bakanlara, “senin kadar iyi tanımıyorum ki oğlunu/ kızını, bilemem ki kaç yaşında böyle bir deneyime hazır olur ve ister, ama bil ki ilk 3 yılında dünyanın nasıl bir yer olduğu hakkında karar veriyor çocuk ve nasıl bir insan olacağına da, bunu önemseyen bir yer bul hazır olduğunu düşündüğünde” diyorum..Çocuğu tanıyorsam daha somut konuşuyorum tabiî ki..Kendi çocuğumla ilgili ise iyi vakit geçirme ihtimaline rağmen “tam zamanı” diyemiyorum…

Evde birlikte iyi zaman geçiriyor olmak, en önemlisi “bir şey” yapıyor olmak gibi bir derdim var evet..Dert denir mi bilmiyorum ama zamanı iyi kullanmak takıntımım oğluma sirayet ettiği haller desek daha insaflı olur sanki..Peki ya “zaman” denen boşluğu doldurma biçimleri konusunda benimle aynı fikirde olan birileri var mıdır, varsa bulur muyum? Bulmazsam ben çok önemsemem belki ama Rüzgar ne hisseder? O boşluğu yani zamanı önümüzdeki bir kaç yıl “oynayarak” ve "eğlenerek" geçirsin 2 yaşındaki bir çocuk, bu arada bir şeyler öğrenirse ne güzel olur,ki oyun en iyi öğretmendir zaten, "bilgi" edinmese de olur, “Milli Eğitim" zorla öğretecek zamanı gelince diyebilecek bir kreş sahibi tanıyor musunuz?

“Giyim tarzım” diye başlayan bir cümle kursam yüzüme garip garip bakmaz kimse değil mi, “bu tarz yemekler tüketmiyoruz biz” desem yine şaşırmazlar, “ben villa istemem, tembelimdir azıcık, bana 3+ 1 ev yeter” desem yine çok şaşkınlık yaratmaz değil mi?

O zaman bahçesinde gerçekten yumurtlayan tavuklar ve onlara aşık horozlar olsun..Salıncak kaydırak istemez de kumun üstüne çocuklar tırmansın diye kütükler yerleştirsinler..Eli yüzü boya içinde çocuklarla dolu bir atölye ve mümkünse bir de güzel sanatlardan anlayan yaratıcı, azıcık da deli bir atölye hocası istiyorum..Nutella istemiyorum kahvaltıda ama ev poğaçası olur..Televizyon izlemesinler ama ağaca tırmanabilir, hatta dizleri yara dolu eve geldiğinde ailecek güleriz biz,hele de o ağaçlardan meyve toplayıp getiriyorsa ara sıra bize sus payı.. İngilizce konuşmasa, harfleri ve rakamları falan bilmese de hiç dert değil, ama şarkı repertuarı geniş olsun hatta mümkünse “dümbelek” çalmayı öğretsinler..Üstü pis gelebilir eve ama ödevle hayır..Yıl sonu gösterisi istemiyorum, prens rolü oğluma verilse bu beni hiç gururlandırmaz hatta ağaç olmak zorunda kalan çocuk üzgün müdür diye düşüne düşüne finalde üzüntüden ağlarım.. Ama mesela bir fotoğraf sergisinde onun karelerini görsem çok heyecanlanırım desem..Bez çantalar boyasa okulda ve naylon kullanmamalıyız anne dese öpe öpe bayıltırım desem..Desem, desem, desem..Olmaz değil mi..Uçtum değil mi? Yok ki böyle bir okul, kreş ya da her neyse değil mi..

Neden Rüzgar’ ı bir kreşe göndermeyi düşünmediğimi anlatabildim mi..Yukarda saydıklarım fantastik görünse de mahalle arasında büyüyen çocuklar, babaanemin bahçesi ve çocukluğumun bir model üstü desem size de çok tanıdık gelecektir eminim..Sadelik desem, gerçekten sevgi desem, doğal olmak desem, çocuk olmak desem..Desem desem desem..Demesem de harekete geçsem..

Ah bir de bunlar olmasını istediklerim, ya başıma gelebilecekler..Dokunmadan tanımayı öğrenmeleri; yani “ona dokunma, cıs olursun” cu öğretmenler..Sorgulanan yanının törpülenmesi; yani “parmak kaldırmadan konuşma, çok ayıp” çı öğretmenler..Ondan beklenenleri yapabilme ya da yapamama kaygısı; yani “bakın arkadaşınız ne güzel yemeğini bitirdi ve sağ koluyla keman çalarken sol ayağıyla yoga yapıyor ve hatta bu esnada ata binip 2897 ye kadar sayabiliyor” cu öğretmenler..Onaylanma kaygısını ne yapacağız; yani “aferin sana, ne kadar uslusun sen, hep böyle ol çocuuum” cu öğretmenler..Peki çocuğu eğitilmesi gereken bir vahşi olarak algılayanlar; yani “annesi siz gidin şimdi, sizi gördükçe hiç susmaz, giderseniz ağlar ağlar mecbur susar, alışır” diyen öğretmenler..

Yani..Şu marka olanları geçtim, biliyoruz hedef kitleleri kim, kimler..

Yukarda saydıklarım da pek mümkün görünmüyor, ama söz ben açacağım o tarif ettiğim kreşi, ve çocuklar akşam eve pis gidecekler..Ama o zamana kadar oğlum bir kreşe gitsin istersem mahalle arasında bahçesinde ağaçlar ve gerçek kum olan, kahvaltıda ev yapımı reçel veren, ve çocuklara sarılan ablalarla dolu bir yer arayacağım bilginize..

16 yorum:

ikicocukannesi dedi ki...

var oyle kresler ıraz,
gercekten var,
cok sukur ben bulanlardanım.

30 Haziran 2010 17:33
Iraz dedi ki...

Nerede buldun? Hemen yazsan hatta fotoğraf eklesen bir yerlere!!!

30 Haziran 2010 20:46
Berna dedi ki...

Var mı acaba böyle bir kreş?? Hiç umudum yok benim. Bu yüzden benim de kızımın da kreşlerle hiçbir ilişkimiz yok çok şükür:)

Çok güzel yazmışsın Iraz, aynı şeyleri hisseden ve dileyen annelerin olması ne güzel! Bazen uzaylı gibi hissediyorum kendimi, "e, artık kreşe ver şu çocuğu" diyenlerin arasında!

1 Temmuz 2010 00:13
Iraz dedi ki...

Bu uzaylı gibi hissedtme meselesinden muzdarip o kadar çok anne var ki etrafımda, ciddi ciddi düşünmeye başladım bir kreş açmayı, araştırma aşamasındayım, o zaman da tarikat bunlar derler mi acaba :)

1 Temmuz 2010 10:22
Berna dedi ki...

Iraz bu arayışta kesinlikle yalnız degilsin hayatım. gecenlerde sadece soyle kısa bir kreş araştırması yaptım ve birkaç saat oyun oynaması için göndermeye bile içim elvermedi. kullandıkları salçanın markasını bile sorarım dediğimde insanlar yuzume tuhaf tuhaf bakıyorlardı. yalnız olmadıgımı gormek mutlu ettı benı. Irazın tarıfındeki gibi bir kreş bulan lutfen bizlerlede paylaşsın.

1 Temmuz 2010 10:31
NiLaY dedi ki...

ben bukadar karamsar değilim :) kızımı 15 aylıkken başlattığım yuva ile olan ilişkimiz 1 yılını dolduruyor bu ay.. bahçesinde meyve ağaçları ve kum havuzu yok ama.. bahçesinde yaz-kış yaşayan ördek, köpek, tavşan, kaplumbağa, yuvanın içinde de balık, kurbağa, kuş var.. hayvanları görerek, tüm müzik aletlerini çalarak öğreniyorlar, disko olarak hazırlanan bölümde özgürce dans etmeyi, top havuzunda sınırsızca eğlenmeyi ve puzzle odasında hayal edip gerçekleştirmeyi öğreniyolar.. kahvaltıda yuvada yapılan ev yapımı reçellerle süslenmiş ekmekleri yiyip, yine yuvanın içinde günlük pişen yemeklerle besleniyorlar. bir sınıfa hapsolmadan orada sıkılmadan oyunları değiştikçe sınıflarını ortamlarını da değiştiriyorlar.. sonuç olarak kızımı çok küçük yaşta yuvaya verdiğim halde, bir gün bile pişman olmadım.. dilerim her anne benim kadar şanslı olur :) sevgiler..

1 Temmuz 2010 11:15
Iraz dedi ki...

Nilay saydıkların harika, kum havuzu ve mneyve ağacı olmasa da olan ne kadar çok şey var!!!
Nerde yaşıyorsunuz, bu kreşin adı ne? İstersen özelden de yazabilirsin ama bence açık açık yaz ki herkes bilsin!!!

1 Temmuz 2010 13:01
.....NURAN EVREN YILMAZ.... dedi ki...

Ben de oğlum için çok gezip hep hayal kırıklığına uğramış bir anneyim. Irazcım güzel yazmışsın, çok güzel yazmışsın. Ben kreş gezilerimde şunu çok iyi fark ettim. Birçoğumuzun isteği aynı gibi görünse de beklentilerimizdeki öncelikler çok değişken. Konu oğlumsa, 4 yanlış 1 doğruyu değil de, 1 yanlış 4 doğruyu götürüyor benim tarafımda.

1 Temmuz 2010 14:43
Iraz dedi ki...

"Birçoğumuzun isteği aynı gibi görünse de beklentilerimizdeki öncelikler çok değişken.."

Nuran evet, mesele bu..Niyet aynı olduktan sonra ortak bir zemin üzerinde buluşulur ama ah o niyetler..

1 Temmuz 2010 17:12
Adsız dedi ki...

Iraz'cığım,

Bahsettiğin gibi dört dörtlük olmasa da yakın olanları var. Biraz aramak lazım sanırım.

Şehir içinde hangi kreşe gittiysem ya plastik çim ya da yeşil halılarla bahçe süsü verilmiş yerlerle karşılaşmıştım.

İstanbul'un henüz fazla şehirleşmemiş bir yerinde oturuyoruz ve Deniz aynen bahsettiğin gibi, kocaman bahçesinde tavukların, kazların olduğu (hatta kazlar yeni yavruladı), horozların öttüğü, bir de köpeğin olduğu bir kreşe gidiyor. Ha, İngilizce öğreniyor, ama zorlamıyorlar. Yıl sonu gösterileri de var. :) Dört dörtlük değil belki, ama çocuklara sevgiyle yaklaşıyorlar, ve Deniz güzel kazanımlarla geliyor eve.

1 Temmuz 2010 17:48
inciboncuk dedi ki...

Iraz bulursan bana da haber verir misin?Ben başladım aramaya, birkaç yer buldum gidip konuşacağım önümüzdeki hafta sonra seni de arayacaktım zaten.

1 Temmuz 2010 23:30
Iraz dedi ki...

Elif,
Çok sevindim senin adına da, nerede oturuyorsun çok merak ettim ayrıca, ben de çok merkezde sayılmam, bakarsın sebep olursun bize de :)
Gülşah, haber bekliyorum senden o zaman!!!

2 Temmuz 2010 09:07
Nihal M. dedi ki...

ne kadar güzel bir yazı ve yorumlar...
aynı düşünen anneler olduğunu bilmek de ayrıca daha bi güzel...
İstanbuldasınız şanslısınız bir iki tercih var en azından ortaya atılan. bizim buralarda onlardan hiç yok...

2 Temmuz 2010 15:43
ikicocukannesi dedi ki...

yasadıgım sehirde,
evimize cok yakın,
kızım cok mutlu kresinde,
sukur...

not : istanbul'da yasamıyorum.
not 2 : tam 23 kres dolastıktan sonra karar verdik bu krese.
not 3 : aslolan ogretmen fikrimce, kalanı benim nezdimde ikinci plan...

sevgiler.

3 Temmuz 2010 14:32
Iraz dedi ki...

Ben eminim İstanbul' da da var böyle kreşler, sadece bulmak biraz şans,olmadı "reçel kokusu gelen kreşler" araştırması yapmak lazım :)

6 Temmuz 2010 09:22
özle çetinkaya dedi ki...

merhaba, güzel bir yazıydı dilinize ve elinize sağlık... bu okul meselesi karar vermesi zor bir konu... yorum yapan arkadaslar acaba tecrübe edindikleri/tavsiye ettikleri okullarin isimlerini açıkca yazabilirler mi?
tesekkürler...

11 Temmuz 2010 15:49