Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

15 Mart 2010 Pazartesi

Sonsuzluk ve Bir Gün



Çalışmayıp evde bebeğini büyüten anne olmak, kimi zaman kafeste durmaksızın aynı çarkı döndüren bir farenin yaşamına benzer.

Nefes nefese koşarsın ama aynı yerdesindir. Sonsuz bir telaş, koşuşturma ve sanki her gün aynı güne uyanıyormuş hissi yaşadığım oluyor sıklıkla.

18.aydan sonra gittikçe benden daha çok kopan; "benim de zevklerim ve tercihlerim var tamam mı?" diye daha çok diklenen; bana muhtaç bir canlıdan sevimli bir dosta dönüşse de; hemen hemen tüm ev işlerini o uyanıkken yapabilsem de hala çok yorucu bir telaş hali hakim.

Sabah güne 7:30-08:00 arası bir saatte başlıyoruz. 20 aydır kendi istediğim saatte kalkamamanın verdiği sevimsizliğime inat, Tuna pek güleç oluyor.
8:30-09:00 arası Tuna kahvaltısını yapmış oluyor, ben de kahve - tost ikilisiyle eşlik ediyorum ona.


Kahvaltıdan sonra muhakkak Tv açtırıyor. Aylarca görmezden geldiği Baby Tv'yi çok seviyor şimdilerde. Hoş bir süre sonra ondan da sıkılıp gene kendini haylazlığa veriyor ama yine de bilerek ve isteyerek televizyon talep ediyor. Ben de o sırada emaillerimi kontrol edip sabah gazetelerine göz gezdiriyorum, blogları okuyorum, Nurturia'ya bakıyorum.
Yemeği de genelde bu arada yapıyorum.



Bir süre sonra ev ikimize de basmaya başlıyor. Mızırtılar homurtulara; onlar da ufak çığlıklara dönüşünce "ayakkabılarını getir bakiim" komutuyla topukları sırtına vura vura sokağa atıyor kendini Ton.
Evden parka kadar her çiçek öbeğini gösterip adlarını soruyor, hiç bıkmadan.
"Çiçek oğlum. Çii-çek.. Beyaz çiçek, mor çiçek" diyorum.



Salıncaktı, kaydıraktı, spor aletleriydi derken 1-2 saat burda geçiyor. Çok seviyor başka çocuklarla birlikte olmayı.



Hayat bilgisi adına bir sürü şeyi de buralarda öğrendi.
Salıncak doluysa başında sabırla beklemeyi, boşalır boşalmaz eteğimden sürüklemeyi, kaydırak sırasını, merdivenden çıkarken kenarda durmayı, çöp atmayı, suya basmadan kenardan geçmeyi, çamurlu salıncağı silmeyi, evde artan balıkları, sütleri, ekmekleri kedi-köpeklere "mam-ma" yapmayı...

Tam da bunları hevesle öğrenme evresini kaçırmamak için mümkün olduğunca çok sokağa çıkarıyorum ve TV'den uzaklaşsın istiyorum.





Kedisever Ton.

Öğlen 12:00-13:00 arası eve gelip bir şeyler atıştırıp yorgun argın bayılıyor. 1,5 -2 saat kadar süren öğlen uykusunda ben email kontrolleri, varsa siparişlerin temini, post yazma, duş alma, ütü gibi işleri yapıyorum. Çok yorgunsam hiçbir şeye elimi sürmeden uyuyorum. Eğer 1 saat sonra kalktıysam ilaç gibi geliyor, çünkü Tuna hala uykuda oluyor ve bu da bir kahve içimi kadar zaman demek.


Uyandıktan sonra eğer alınacak birşeyler varsa markete yollanıyoruz. Babaannesi bizdeyse Sevgi Yolu'nda turluyoruz.




Yeni yürümeye başladığı zamanlarda markette raflara atlardı. Şimdi şimdi daha sakin.
Çok hareketlenecek gibi duruyorsa hemen ayran veriyorum, pipetle hüüp yapa yapa yanımda gezerken alışverişimi yapıyorum.

Yalnız bu aralar Migros'un kitap reyonunu talan etmeye bayılıyor.



Bazen çok güzel ilk kitaplarım serileri denk geliyor ve ben seçerken o da resimlerine bakıyor. Beğendiğini düşündüğüm bir şeyler olursa da alıyorum. Resim, kitap ve Tv ile eş zamanlı ilgilenmeye başlaması; her şeyin adını sormasıyla da ilintili sanırım.. Kitapta, sokakta ve Tv'de gördüklerini sürekli sorma halinde bu aralar...



Dönüşümüz çok geç vakte sarkmazsa yine parka sapıyoruz. İyice acıktığından; memnun ve deşarj olduğundan emin olunca eve gidiyoruz.


Akşam 5-6 arası Tuna'ya akşam yemeği yediriyorum. Bizimle birlikte yemesine olanak yok çünkü babasının gelmesi ve bizim yemeğe oturmamız bazen 8'i buluyor-ki o vakte kadar aç kalması imkansız.


Yatış zamanına kadar belki ufak bir öğün daha yiyor ya da kendi istediği kadar ayran-süt içiyor.
Karnı tok, sırtı pek, babasını görmekten mutlu olduğundan yatana kadar kuduruyor. Evin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyor, tüm gün hiç görmemiş gibi oyuncaklara saldırıyor.


Genelde 20:30 gibi ovuşan gözlerle uyku hali kendini gösteriyor. Anlamsızca bir şeylere sinirlenmeye başlamışsa çok yorulmuş demektir.


"Oğlum uyuyalım mı?" sorusuna babasını öperek karşılık veriyorsa, yataktan sürükleye sürükleye tavşanı çıkarıp sarılıyorsa pili hepten bitiktir.


Bu aralar uykuya çok zor dalmakla birlikte genelde en fazla 30 dk.da işlem tamamdır. Yatağına koyup iyi geceler diliyorum. Oturup beni arandıkça yatırıyorum. Bazen 1-2 defadan sonra döne döne kendini uyutuyor; bazen de bıkmadan oturup ayağa kalkıyor. "Yeter artık, uyku vakti" diye sertçe uyarmadan da uyumuyor.. Gece boyu da diş çıkarma dönemine bağlı olarak 1 kere hafif mızırdanıp uyuyabilir ya da saat başı ağlayarak uyanabilir. Hiç belli olmuyor.


Benim için yine özgür saatler başlamış gibi görünse de bataryam çoktan boşalmış oluyor.
Bu hafta kendimi zorlayıp gündüz azıcık kestirip Lost 6.sezonu bitirebildik. Ama pek verimsiz izlemeler oldu.
Velhasıl evde tüm gün çocukla olmak çok yorucu ama kesinlikle eskiye nazaran daha eğlenceli.
"Büyüdükçe sorunları da büyüyor" diyenlere belki pek de inanmamak lazım.
Bence büyüdükçe hayatımıza kattıkları şeyler güzelleşiyor ve ektiklerimizi biçmeye başlıyoruz ki çabalarımızın boşa gitmediğini anlıyoruz.
Bundan büyük mutluluk olabilir mi?

8 yorum:

R. Berin Tuncel dedi ki...

Ne güzel dolu dolu geçiyor zamanınız.Bir güne tüm bunlar nasıl sığıyor ki?Ben baya mızmız bir anneyim galiba :))

15 Mart 2010 10:29
ElfAna dedi ki...

Oglunun sakin hareketlerle baslayip hedefe kitlenince kosturmasi cok sevimli. Hayati alayli ogreniyor Tuna:)

15 Mart 2010 11:08
Kıvır Anniş dedi ki...

yine bir çırpıda okudum.Her seferinde oo çok uzunmuş diye başlıyorum yazdıklarına bitiremicem duygusuyla bi bakıyorum bitmiş. :) çalışan bi anne olarak kıskanmadım değil an be an birlikte oluşunuzu.ve kesinlikle aynı duygudayım bundan büyük mutluluk olabilemez.

15 Mart 2010 12:23
Deniz dedi ki...

bizimki yazık, benim ve babasının gelme saati olan 8.00'i bekliyor yemek için:)

15 Mart 2010 12:54
burcu dedi ki...

sonsuzluk ve bir gün bir film adı mıydı?
hülyacım 2.fotoğrafta tuna nerde allah aşkına?bir dolap içi mi,kombinin dibi mi,yerde mi ,gökte mi çözemedim:)))

15 Mart 2010 23:22
Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

Sirâr
bazen daha sakin bazen daha hareketli geçiyor ama üç aşağı beş yukarı böyledir bir günümüz. Kendine haksızlık etme lütfen...

ElfAna
Biz ona Kunteper koşusu diyoruz. zınn zınnn efekti eşliğinde hedefe kitlenme durumu..

Toprak büyürken
Yaa bana çok uzun yazıyorsun diyorlar. İnan kelime tasarrufu yapa yapa bu kadar kısaltabiliyorum. Elim geveze ne yapayım :) her dakikamız birlikte geçiyor ama ben de zaman zaman çalışmayı çok özlüyorum. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş :)

Deniz
Tuna 21,00 gibi uyuduğundan geç vakitte yediremiyorum. aslında geç yiyip yatarsa daha tok uyur ama düzeni oturtamadım daha. büyüdükçe değişiyor düzen müzen desem daha doğru olacak belki de..

Burcu
:)) Lavabonun altına giriyor deli.. Evet film adıydı bu arada.. Entel gösteriyor böyle başlıklar biliyon mu :P

17 Mart 2010 15:20
Açalya dedi ki...

Dante bu aralar Tuna videolarina takti. Mesela o parkta cop attigi videoyu 35 kere seyrettik.

18 Mart 2010 08:12
Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

açalya
Yaaaaa gerçekten mi?? dante abisine selam olsun o zaman.

18 Mart 2010 08:24