Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

5 Şubat 2010 Cuma

"Benim çocuğum yaptı mı en iyisini yapar..."

Rahmetli babaannem altı çocuğunun altısını da severdi. Ama aralarında iki tanesi vardı ki onların yeri ayrıydı. (Bu gerçeği hiçbir zaman saklamadı!) Biri 'ilk göz ağrısı' olduğu için babamdı. Diğeri de kendini akademik kariyere adamış profesör halamdı.

Babaannem her fırsatta halamı yüceltir, tıp fakültesindeki öğrencilik yıllarında onu ziyarete gittiğinde 'talebe evindeki komşu kadınların halamı nasıl methettiğini' anlata anlata bitiremezdi.


Şüphesiz halam işinde çok başarılı. Kendi halam diye söylemiyorum, bence alanında en iyilerinden. Ancak babaannemin bu kriterleri göz önünde bulundurduğunu, halamın senede kaç yayın yaptığını, kitabının kaçıncı baskısını çıkardığını, kaç kurula girdiğini takip ettiğini sanmıyorum. Ona göre halam PROFESÖRdü. Nokta.

Babaannem gibi eski nesle göre çocuklar bir yerde gurur duymak için var. Her ne kadar bizim neslimiz bu takıntıyı aşmış olsa (ya da öyle görünse de) çocuklarımızın en iyi olmaları için çabalamıyor muyuz?

Daha bebekliklerinde çocuklarımızın yaşıtlarından önce emeklemeleri, yürümeleri, bir iki kelime daha fazla söylemeleri bizi gereksiz bir gururla donatmıyor mu?

İnsan tabii ki çocuğunun en iyi olmasını istiyor. Ama bence bunun sebebi başkalarının çocuklarından daha üstün olduğunu görmek istemek değil. Kendi ortaya çıkardığımız şeyin en iyi olduğunu görmek.

"Benim çocuğum yaptı mı en iyisini yapar", "Benim çocuğum en ... (noktalı yerleri siz "zeki, güzel, başarılı, vs. şeklinde doldurun)" betimlemelerinin ardında "Çünkü BEN yaptım" var. Dolayısıyla "En iyiyi BEN becerdim" ya da "Ortaya en iyiyi BEN çıkardım" var.

Bir kitapta okumuştum. Anne-babalar genelde çocuklarında kendilerinin olamadıklarını, yapamadıklarını görmeye, oldurmaya çalışırlarmış. Birçok ebeveynin kendini kaybetmişçesine çocuğunu basketboldan keman dersine, yüzmeden piano öğretmenine koşturmasının sebebi buymuş.

***

Deniz'in Babası'yla ileride Deniz'in ne olmasını istediğimizle ilgili hiçbir beklentiye sokmak istemiyoruz. Deniz'in Babası bence bunu çok güzel özetliyor: "Deniz büyüyünce mutlu olsun."

Sanırım ben de ileride oğlumun 'mutlu olduğunu' gördüğüm noktada 'ortaya iyi bir iş çıkardığımı' düşüneceğim. Yaşıtlarından erken emeklemesi ya da hiç emeklemeden yürümüş olması, daha erken ya da daha geç konuşmuş olması, sınıfını birincilik ya da sonunculukla bitirmiş olması, parasını resim ya da inşaat yapıp satarak kazanması, ya da az veya çok para kazanması, kısacası kuzgun ya da anka olmuş olmasının hiçbir önemi kalmayacak o noktada. Ben yapmam gerekeni yapmış, yapabileceğimin en iyisi olan 'Mutlu bir insan'ı yetiştirmiş olacağım. İşte o zaman kimse beni geh geh gerinmekten alıkoyamayacak.

5 yorum:

SERRA dedi ki...

Ellerine sağlık Elif
Çocuğumuzun mutlu olması herşeyden önemli gerçekten

6 Şubat 2010 17:46
hatice dedi ki...

''mükemmel anneler mükemmel çocuk yetiştiremez ancak mutlu anneler mutlu çocuk yetiştirir'' diye bir söz okumuştum Leyla Navar'nun '' Gerçekten beni duyuyor musun?'' isimli kitabında...yani çocuklarımızı mutlu yetiştirmenin yolu bizim mutlu olmamızdan geçiyor...

6 Şubat 2010 17:51
Nilufer dedi ki...

Cok guzel bir yazi, taktir ettim. En guzeli, cocugun mutlu olduktan sonra gerisi hiiiccc onemli degil. Bunu gorebilmek de her anne babanin harci degildir...

7 Şubat 2010 03:32
Buse dedi ki...

Ben de minicik bebeklerin çocukların karşılaştırılıp kategorize edilmesinden nefret ediyorum. Biz gözümüz gibi bakıp aman mutlu olsun, mutlu olmayı öğrensin, gülümsemeyi hiç unutmasın diye uğraşırken eş dost "aaa kızın/oğlun şöyle bir çocuk böyle bir çocuk" deyip çocuğu sınırlandırıveriyorlar. O zaman ister kendi çocuğum olsun ister başkasınınki çok üzülüyorum. Dinlemiyor, anlamıyor sanıyorlar ama minikler hepsinin farkında. Biz onları (mümkün olduğunca geliştirebilmek kaydıyla) oldukları gibi kabul etmeyi bilmezsek büyüdüklerinde hoşgörülü olmlarını bekliyebiliriz ki. Kusura bakma Elif çuk uzattım, ama dünden beri kafam hep bu konuyla meşgul.

7 Şubat 2010 12:24
Adsız dedi ki...

Teşekkürler yorumlarınız için. Umarım yazdıklarım lafta kalmaz da uygulayabilirim :)

IVIR ZIVIRCI - Bebeklerin her şeyi anladıkları konusunda sana tamamen katılıyorum. Onların yanında söylediğimiz her şeye çok dikkat etmeliyiz. Maalesef başkalarını kontrol etmek çok zor oluyor, ben de seninle aynı sıkıntıları yaşıyorum.

9 Şubat 2010 11:32