Nasıl Bir Dünya?

Yazarlarımız

Hangi Konularda Yazdık?

Kim Ne Yazdı?

Sayfalar

25 Ocak 2011 Salı

Tek Çizgi

Her kadının aklından geçer mi bilmiyorum ama ben çok hayal kurardım. Hamile olduğumu öğrensem bunu eşime nasıl haber vereyim diye. Bir yemekte mi söylemeli? yoksa direkt testi mi göstermeli? yok yok ufak bir bebek kıyafeti alıp süpriz yapmalı.

Nereden başlasam, nasıl anlatsam. Uzun bir yol benimki. Uzun süre bebek istememiştik. Biz istediğimizde ise o gelmek istemedi. Bunu şimdiye kadar hiç dillendirmemiştim. Ama anlatmazsam da hikaye eksik kalacak.

Tam iki yıl. Gözyaşları, dualar, tedaviler, doktorlar, ilaçlar, iğnelerle geçen iki yıl. Bu günlerin bir tanesinde yine doktor kapısında beklerken, önümüzde bir çifte test sonuçlarını verdiler. Sonuç pozitifti. Ağlamaya başladılar, birbirlerine sarılıp havalara uçtular. Çok sevindim onlar adına. Yine de burun kıvırdım. Yok sonucu öğrensem bile insanların içinde yapamam ben böyle tepki veremem dedim. Bir yandan benzer sonucu Allah bana da göstersin diye dua ederken.

İşte bu iki yılın sonundaki ilk tedavimizin sonunda elimize 12 gün sonra test yaptırmamız gerektiğine dair bir belge verip evimize gönderdiler. Bir günün uzunluğu nedir? Bu günlerden 12 tanesinin uzunluğu ne kadardır bana sorun bir. Bekledik, bekledik. Heyecanla, korkuyla, umutla...

En sonunda 10. gün gelip çattığında biraz da takip ettiğim forumlar sayesinde gaza gelip test yaptırmaya gittik. Eczaneden gebelik testi almak bir kere bile aklıma gelmedi çünkü o testleri alıp o kadar çok tek çizgi görmüştüm ki. O testlerin lanetine inanıyordum içten içe. Neyse gittik kanı verdik. İki saat sonra çıkar dediler. İki saatin uzunluğu nedir bilir misiniz? Ben biliyorum. Eşimle bir cumartesi günü sabahın dokuzunda açık yer aradık bu iki saati geçirmek için. Sonunda bir pastaneye sığındık. Kim görmezse kahvaltı ettik. Boğazımızda koca bir düğümle. Konuşamadık, söylenecek söz yoktu. Belirsizlik sadece. İki saat sonra ya bu dünyanın en mutlu iki insanı olacaktık ya da ... Ya dasını ikimizde bilmiyorduk.

Sonunda hastaneye gittik, yarım saat varken bize söylenen süreye. Azar işittim laboratuvar görevlisinden neden bana söylenen saatten önce testin sonucunu sordum diye. Bir şey demedim diyemedim. Oturdum yerime bildiğim çok az sayıdaki sureleri ardı ardına okumaya devam ettim. Elimden gelen tek şey bu olduğu için. Sonunda vakit geldi çattı. Görevlinin yanındaki printerdan sonuç yavaş yavaş yazılmaya başladı. Ben gözlerimi dört açtım. Kağıdın arkasını görebilir miyim diye? Göremedim. O itinayla kağıdı içine doğru dörde katladı. Biraz önce azarlamış ya diyemiyorum hemen verin diye. Aynı itinayla zarfa koydu. Yine diyemedim bir şey. Elimize verdi. Kalbim nasıl atıyor. Saniyeler sonra kaderim değişecek sanki. Her şey o kağıdın içindeki bir sayıya bağlı sanki.

Sayı ah o sayı tam tamına 105ti. Gözlerim karardı. Ayaklarımın bağı çözüldü. Eşim kolumu tuttu. Hamileyim diyebildim. Demesem de anlardı ya. Bir süredir, hormonlar ve değerleri üzerine master seviyesine çıkmıştık. Sarıldım ona, ağlamaya başladım. Haftalar önce o çift ne tepki verdiyse aynısını hatta fazlasını verdim. Ağladık, ağladık, ağladık. Ağlamaların arasına telefon görüşmeleri sıkıştırdık. Telefonları alanlarda bizimle beraber ağladılar. Eve vardık ama yerde miyiz gökte miyiz belli değil. Yine sarıldık, yine ağladık. İkimizde gidip ikişer rekat şükür namazı kıldık. Yine ağladık. İşte böyle bir hamilelik öğrenme hikayesi benimki.

Haa burada bitti mi bitmedi. Bu sıpa bana tam üç hafta daha çektirdi. B-hcg denen hormon gün aşırı ikiye katlanmalıymış. Katlanmadı. Ben yukarıdaki olayları bir üç hafta daha gün aşırı kan vererek yaşamaya devam ettim. Bebek gelişiyor mu gelişmiyor mu diye karnıma ağrılar girerek yaşadım ama sonunda çok şükür sağsalim kucağıma aldım da ADye yazacak kadar da anne oldum :)



6 yorum:

ELİF dedi ki...

Ne güzel , ne güzel, ne güzel :)

25 Ocak 2011 23:30
İkiz Annesi dedi ki...

Aynı şeyleri yaşamış sizinle ben de hep hayal kurardım ilk evlendiğimiz yıllarda nasıl söylerim diye biz de 2 yıl uğraştık en son hiç bir sorun olmadığı halde olamadığı için aşılama yaptırdık ve bize de 12 gün bekleyeceksiniz dediler.Kabus gibi geçen 12 gün zaman hiç geçmiyordu sanki , sonunda kan vermeye gittik 2 saat denilince yakınlarda bir yer bulamadığımızdan biraz uzak bir yerde beklemek durumunda kalmıştık neyse eşim gitmeden bir arayalım telefonda öğrenebiliriz sonucu deyince olur dedim dışarıda deli gibi yağmur yağıyordu ve nedense ben negatif çıkacağından o kadar emindim ki..Neyse aradık hatta ben kalbimin atışlarından ellerim titremeye başlayınca eşime vermek zorunda kalmıştım telefonu ve o öğrendi ama söylemesine gerek yoktu yüz ifadesinden ne olduğunu gayet iyi anlamıştım.O an ki duygularımı tarif edemem hıçkıra hıçkıra ağlamıştım kafenin ortasında.En sonunda iki küçük cadım oldu:)

26 Ocak 2011 00:10
Unknown dedi ki...

ben burayı bilmiyordum ama şuanda okudum ve sevinç mi hüzünmü bilmiyorum ama ağlamaklı oldum hatta ağlıyorum(hiç sevmem herşeye ağlayan insanları)ama bu hikaye ...............
neyse inşallah isteyen herkese allah nasip etisn inşallah

26 Ocak 2011 01:58
anne kaleminden dedi ki...

yaşadıklarını hissettiklerinizi öyle iyi anlıyorum ki... ne mutlu ki sonu böyle güzel bağlanmış :))

26 Ocak 2011 16:18
İlknur dedi ki...

Elif :) di mi? Allah herkese nasip etsin insallah.

Ikiz annesi bu kadar olur. Gercekten neredeyse ayni anlari yasamisiz. ah benim de yuregimden ikiz olsa diye pek gecmisti. Kismet boyleymis. Ikinciye kismet artik.

sezobigo, kocaman bir amin. Isteyen herkesin kucagi bebeklerle dolsun.

anne kaleminden cok tesekkur ederim. Agir agir ilerleyen ama sonu cok sukur iyi biten bir hikaye oldu bizimki.

26 Ocak 2011 16:43
baba naıle dedi ki...

annekaz cocuklugumun cızgı fılmıydı bayıldım eskılere goturdu benı www.jojo06a5.blogcu.com pasaj naile1 sevgıler

30 Ocak 2011 20:48